30 Ekim 2018 Salı

TÜRKİYE CUMHURİYETİ "Mehmet Arif DEMİRER" 29 EKİM 1953 ve 10 KASIM 1953 (ANAYURT Gazetesi Ankara, 29/30 Ekim 2018) -Sherrrill, ATATÜRK’ün devrimlerini anlattığı kitabında ATATÜRK’ü “asrın en büyük devlet adamı” olarak tanımlamıştır.

TÜRKİYE CUMHURİYETİ 
Mehmet Arif DEMİRER
ANAYURT Gazetesi
Ankara, 29 Ekim 2018
ATATÜRK, 12 Temmuz 1935 tarihinde bir eski yabancı büyükelçiye, Amerikalı Sherrill, “Sadık Arkadaşım” diye hitap etmiştir.
Sherrrill, ATATÜRK’ündevrimlerini anlattığı,1934 yılında yayımlanan, kitabında ATATÜRK’ü “asrın en büyük devlet adamı” olarak tanımlamış ve (1) NUMARALI DEVRİMİN ATATÜRK’ün, Osmanlı enkazı üzerine 29 Ekim 1923’te kurduğu TÜRKİYE CUMHURİYETİ olduğunu belirtmiştir.
Türk Milleti, 29 Ekim gününü en büyük bayram olarak kabul etmiş ve 1924 yılından beri Başkent Ankara’da kutlamıştır.
29 Ekim 1954 tarihinden itibaren Cumhuriyet Bayramı kutlamaları ANITKABİR ziyareti ve saygı duruşu ile başlamıştır. İlk kez 2018 yılında Türkiye Cumhuriyeti’nin Devlet Yetkilileri (Cumhurbaşkanı ve Bakanları, Danışmanları vd.) Cumhuriyet Bayramı günü Başkent Ankara’da olmayacaklar, Osmanlı’nın payitahtı İstanbul’da, adını bir türlü koyamadıkları yeni hava limanının resmi açılışını yapacaklardır.[1] Üzülerek kaydediyorum.
Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK, 85 yıl önce bugün, 29 Ekim 1933’te, şöyle kutlamıştı 10.uncu Yılı:
“Türk Milleti! Kurtuluş Savaşı'na başladığımızın on beşinci yılındayız. Bugün Cumhuriyetimizin onuncu yılını doldurduğu en büyük bayramdır. Kutlu olsun!
“Şu anda, büyük Türk milletinin bir ferdi olarak, bu kutlu güne kavuşmanın en derin sevinci ve heyecanı içindeyim.
“Yurttaşlarım! Az zamanda çok ve büyük işler yaptık. Bu işlerin en büyüğü, temeli, Türk kahramanlığı ve yüksek Türk kültürü olan Türkiye Cumhuriyeti'dir. Bundaki muvaffakiyeti, Türk milletinin ve onun değerli ordusunun bir ve beraber olarak, azimkârane yürümesine borçluyuz. Fakat yaptıklarımızı asla kâfi göremeyiz; çünkü, daha çok ve daha büyük işler yapmak mecburiyetinde ve azmindeyiz.
“Yurdumuzu, dünyanın en mamur ve en medenî memleketleri seviyesine çıkaracağız. Milletimizi, en geniş, refah, vasıta ve kaynaklarına sahip kılacağız. Millî kültürümüzü, muasır medeniyet seviyesinin üstüne çıkaracağız. Bunun için, bizce zaman ölçüsü, geçmiş asırların gevşetici zihniyetine göre değil, asrımızın sürat ve hareket mefhumuna göre düşünülmelidir. Geçen zamana nispetle daha çok çalışacağız, daha az zamanda daha büyük işler başaracağız. Bunda da muvaffak olacağımıza şüphem yoktur.
“Çünkü, Türk milletinin karakteri yüksektir; Türk milleti çalışkandır; Türk milleti zekidir. Çünkü, Türk milleti millî birlik ve beraberlikle güçlükleri yenmesini bilmiştir.”
Yüksek karakter zedelendi, çalışkanlık sınırlandı, zeka yerinde duruyor ama her zaman olumlu işlerde kullanılmıyor. Cezaevleri doldu taşıyor. Ama 1933 yılında ve daha da muhteşem bir yıl olan 1938’de, ATATÜRK’ün asla aklına getiremeyeceği ölçüde milli birlik ve beraberliğin yerini bölünmüşlük aldı.
Öyle ki, 5 Kasım 1976 tarihli Milli Görüşçü Sebil Dergisinin kapağındaki “29 Ekim’de Bayram Olamaz” mesajı artık yadırganmıyor. Hatta uygulanıyor. Bu yıl 29 Ekim’de Bizans ve Osmanlı’nın payitahtında adını bir türlü koyamadığımız hava limanını işletmeye alıyoruz. Oysa pek ala 29 Ekim’de Ankara’da Anıtkabir’e[2], 30 Ekim’de de resmi açılışa gidilebilirdi.
1933 yılında 29 Ekim’de Cumhuriyet Bayramı coşku ile kutlanmış, 30 Ekim’de de görkemli bir törenle tam donanımlı bir tarım üniversitesi olan Yüksek Ziraat Enstitüsü açılmıştı.
[1] Yazıyı yazdığımda yetkililerin sabah Anıtkabir ziyaretinden sonra İstanbul’a gidecekleri konusunda yanlış bilgilendirilmişim. Düzeltiyor ve özür diliyorum.
[2] (1) numaralı dipnotta yazdıklarım,
29 EKİM 1953 ve 10 KASIM 1953
Mehmet Arif DEMİRER
ANAYURT Gazetesi
Ankara, 30 Ekim 2018 
O iki gün, 79 yıllık hayatımın en unutulmazları arasındadır.
1950 – 1957 yılları arasında Ankara Kolejinde okudum.
Önce izci, 1953 yılından itibaren de 24 kişilik trampet takımında ‘trampetçi’ idim. Ankara Kolejinin trampet takımı ile ATATÜRK Lisesi’nin boru takımı Ankara’nın en iyileri idi.
1950 – 1956 yılları arasında her yıl Hipodrom’da düzenlenen 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı resmi geçitlerine katılmış ve TSK’nın donanımındaki gelişmelere şahit olmuştum.
Resmi geçitte önce Ankara’daki bütün liselerin izcileri, ardından Harp Okulu öğrencileri daha sonra da TSK’nın çeşitli birimleri bugünkü Ankara Emniyet Müdürlüğünün yüksek binası ile 19 Mayıs stadı tesislerine kadar yürürdük. Yürüyüş esnasında şeref tribününün önünden geçerken Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanını, Celal Bayar, selamlardık.
1953 yılının benim için de Ankara Koleji izcileri için de önemli anıları var.
O yaz, orta okulu bitirmiş, Kıbrıs’ta bir İngiliz özel okuluna yatılı öğrenci olarak giderek üç ay İngilizcemi ilerletmiş ve satranç öğrenmiştim. Öğretmenim koyu bir Katolik (evlenmemiş) İngiliz bayandı. Cuma günleri onun için özel yemekler çıkardı.
Seyahat merakım nedeni ile orta okulu iyi bir derece ile bitirmiş olduğum için babam Devlet Hava Yolları’nın DC-3 uçakları ile şu uçuşları yapmamı sağlamıştı: Ankara –Lefkoşa, Lefkoşa – Beyrut, Beyrut – Lefkoşa ve Lefkoşa – Ankara.
Böylelikle 13 yaşımda Beyrut’u görmüş ve Arap dünyası ile tanışmıştım.
29 Ekim 1953 günü arkamdaki bu Kıbrıs ve Beyrut deneyimleri ile kendimi daha iyi bir lise bir öğrencisi imişim gibi hissediyordum. Ama asıl heyecanım 10 Kasım günü Anıtkabir’deki törene merdivenlerde görevli izci olarak katılacağım için idi.
Ankara erkek izcileri arasında Ankara Koleji erkek izcilerinin Anıtkabir törenine katılması kararlaştırılmıştı.
8 Kasım günü prova çalışması vardı.
Sabah erkenden okuldan Anıtkabir’e gittik, tabii yürüyerek ve yolda marşlar söyleyerek. Öğle saatlerine kadar tören günü nerde duracağımız, tören esnasında neler yapacağımız ve yapmayacağımız anlatıldı. Boş kaldığımız sürelerde mozolenin her tarafını gezdik ve o koca bina ile tanışmış, ATATÜRK’ün vatan toprağına kavuşacağı yapıyı kendi evimizmiş gibi sevmiştik.
Tören günü güneşli ve pırıl pırıl bir gündü. Sabah erkenden merdivenlerde yerimizi almış, ATATÜRK’ü bekliyorduk. Saat bire doğru geldiler. Subaylar tabutu özel olarak yapılmış platforma yerleştirdiler ve Cumhurbaşkanı Bayar nutkunu okumaya başladı.
“… bil ki hakiki yerin, daima inandığın ve bağlandığın Türk milletinin minnet dolu sinesidir.” diye bitirirken ağlıyordu. 
Ben mozoleye önden bakarken solda üst sırada orta baştan ikinci idim.
Bayar ile aramdaki uzaklık yaklaşık 10 metre kadardı.
Mozolenin önündeki geniş alan Türkiye’nin dört bir tarafından gelmiş heyetler ile dolmuştu.
O gün Anıtkabir’de üç Demirer vardı: Ben (görevli), babam Arif Demirer, PTT Genel Müdürü ve amcam Galip Demirer, Afyon Heyeti Başkanı. Akşam babam PTT’nin yeni çıkardığı Anıtkabir ve ATATÜRK pullarını getirmişti.
Demirerler o gün Cumhuriyet’e ve ATATÜRK’e görevlerimizi yapmış olmanın huzurunu yaşadık.
Yakında yeni kitabım çıkacak: 10 Kasım 1953 günü ATATÜRK’ü Vatan Toprağına Kavuşturmuştuk. 10 Kasım 1953’ün öyküsünü ve heyecanını yazacağım.
O unutamadığım gün karar vermiştim: ATATÜRK’ü her yönü ve yanı ile öğrenmeye ve tanımaya.
Hiç durmadım.

1 yorum:

  1. That is the suitable weblog for anybody who wants to seek out out about this topic. You notice a lot its virtually hard to argue with you (not that I truly would want…HaHa). You definitely put a new spin on a subject thats been written about for years. Nice stuff, just great! play casino

    YanıtlaSil