27 Ağustos 2018 Pazartesi

CELAL BAYAR (TC'nin 3. ve İlk Sivil Cumhurbaşkanı) YANLIŞ HESAP YAPARAK FIRSAT YİTİREN MUHARREM İNCE "Mehmet Arif Demirer" GÜNGÖR URAS, ARTIK YAZILARI-SÖYLEŞİLERİ İLE ARAMIZDA OLMAYACAK

CELAL BAYAR-YANLIŞ HESAP YAPARAK FIRSAT YİTİREN MUHARREM İNCE 
Araştırmacı, Gazeteci-Yazar 
Mehmet Arif DEMİRER
Türkiye İş Bankasıve Türkiye Şeker Fabrikaları A. Ş.’ninkurucusu, İktisat Vekili (1932-37), ATATÜRK’ün son Başbakanı (1937 – 38), Demokrat Parti’nin Kurucu Genel Başkanı (1946) ve T. C. Üçüncü Cumhurbaşkanı Celal Bayar(1950 – 1960), 22 Ağustos 1986 tarihinde 103 yaşında vefat etmişti; 32 yıl önce. Hatırlatmak için ek bilgi: T. C. İkinci Cumhurbaşkanı İsmet İnönü, 89 yaşında, 1973 yılında vefat etmişti.
Bayar hakkında çok şey yazmışımdır. 
En önemsediğim iki olay:
27 -28 Ocak 1954, Washington – ABD Başkanı General Eisenhower ve Eşi; Bayar ve Eşini, Beyaz Saray’ın kapısında karşılamış, birlikte yenen akşam yemeğinden sonra New York Metropolitain Operası Sanatçılarının T. C. Cumhurbaşkanı onuruna verdikleri konserin ardından geceyi Onur Konukları olarak Beyza Saray’da ağırlamışlardı. Bu konukseverlik, Bayar dışında hiçbir Türk ya da (benim tespit edebildiğim kadar) yabancı konuğa gösterilmemiştir.
29Ocak 1954, önce Türkiye’den getirdiği hediyeyi (ATATÜRK’ün üç cilt NUTUK’u) Kongre Kütüphanesine teslim eden Cumhurbaşkanı Bayar, Temsilciler Meclisi üyeleri ile Senatörlerin ortak oturumunda Kongre’de yaptığı Türkiye’yi anlatan uzun konuşmasında ayakta alkışlanmıştır. (Kaynaklar: 1954 Bayar’ın ABD Seyahati hakkında resmi yayınlar ve Washington Büyükelçisi Feridun Cemal Erkin’in anıları)
12.11.1975 tarihli ADALET Gazetesinde yayımlanan köşe yazımda anlattığım ikinci olay, Bayar’ın 9 Kasım 1975 günü, ilk kez televizyona çıkarak (TRT),ATATÜRK’ü anlattığıgece, O’nu dinlerken düşündüklerim ile ilgilidir. 30 Ağustos 2018 günü yayımlanacak yeni bir kitapta, ATATÜRK’ü Sevemeyenlerden Siyah Lekeler ve Biz(genişletilmiş ve güncellenmiş 3. Baskı) o köşe yazısının tamamı verilmektedir. Yazının konusu, özetle ATATÜRK’ün irtica karşısındaki tutumu ve Bayar’dır. 27 Mayıs’ta idam cezasına çarptırılan, cezası yaşı nedeniyle infaz edilmeyerek müebbete çevrilen, 27 Mayıs sonrası irticaya taviz vermekle de suçlanan Bayar, Türk milletine o akşam bir irtica dersi vermişti, ATATÜRK’ü anlatırken.
Aramızdan ayrılalı 32 yıl oldu. 
Hayatında yaptığı tek hata çok değerli kütüphane ve arşivini Ankara’dan uzak Umurbey’de kurmak olmuştur. Aynı hatayı ben de tekrarladım. 
DOLAR 6 – BENZİN 7 LİRA İKEN TÜRK MİLLETİ BAYRAM YAPIYOR! 
Kısa bir hatırlatma: Referandumda EVET çıkarsa her şeyin çok daha iyi olacağına, terörün biteceğine inanan Türk Milleti % 51.4 EVET demişti. İstanbul, Ankara, İzmir dışında 15 büyükşehrin daha HAYIR’ına rağmen. O tarihte dolar 3.47 lira idi. Bugün 6 lira
AKP’nin hesabına uyularak genel seçimler öne alınmış yerel seçimler ise (şimdilik, AKP yeni bir hesap yapana kadar) 2019 ilk baharına kalmıştı.
25 Haziran sabahı CHP’nin en güçlü (oyu en yüksek) üyesi Muharrem İnce idi. Kuvvetli bir rüzgar estirmiş ve yüzde otuzun üstünde oy almıştı. İYİ Parti ile Saadet Partisi beklentileri gerçekleştirmiş olsalar seçim ikinci tura kalacak, çok değişik gelişmeler olabilecekti. Olmadı. Muharrem İnce, 25 Haziran sabahı Genel Merkez ile uyum içinde İstanbul Belediye Başkan adayı olacağını ilan etse idi, Partisi, Genel Başkanı, arkasında olurlar, AKP de yerel seçimlere kadar komaya girerdi. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığını fiilen yürüten Erdoğan ve AKP 24 yıl sonra ilk ciddi seçim yenilgisi ile tanışmış olurdu. Bu, büyük bir fırsattı.M. İnce, tam tersini yaptı. Partisini böldü, AKP’yi rahatlattı, eline geçen bu büyük fırsatı kaçırdı.
***
GÜNGÖR URAS ARTIK YAZILARI-SÖYLEŞİLERİ İLE ARAMIZDA OLMAYACAK
Güngör Uras ile 19 Temmuz 1974 gecesi THY’nın Ankara’dan kalkan son uçağı ile İstanbul’a giderken, uçakta yan yana oturmuş ve tanışmıştık. Daha önce. DPT’de gördüğümü hatırlıyorum. O uçuş ile Türkiye’nin tüm meydanları trafiğe kapanıyordu. Sabah erkenden Kıbrıs’a gidiyorduk.
O gece, ATATÜRK Hava limanı park yerinde bıraktığım arabam ile bomboş Boğaziçi Köprüsünde 100 km/st hızla geçerek Moda’daki evine bıraktığımı hatırlıyorum.
Güngör Uras terbiyeli ve bilgili bir DPT Uzmanı idi. Hep öyle kaldı. Yazılarında kimse ile kavga etmeden, gerçekleri göz ardı etmeden, nabza göre şerbet vermeden, olduğu gibi yazdı..
Güngör Uras, ne zaman bir email ile bir şeyler sordu isem hemen cevap vermiştir. Değerli bir arşivi vardı. Yokluğunu önemle hissedeceğiz.
Ekonomi profesörü idi ama Ayşe Teyze ve Ali Rıza Bey Amca için yazardı. 3 Nisan 2018 tarihli yazısında ekonominin derin sorununun çaresini de belirtmişti.:
İthalat Artışını Frenlemeye Mecburuz.
Yazıda ekonominin yanlış bir yolda olduğunu Ayşe Teyzenin de Ali Rıza Bey Amcanın da kolayca anlayabileceği rakamlar ve sözcüklerle anlatmıştı:3 ayda 21 milyar dolar dış ticaret açığı. Üç ayda toplam ihracatın yarısı kadar açık.
3 Nisan 2018 günü 1 dolar 4 lira imiş. Bayram’dan sonra 27 Ağustos gününe dolar 6 lira ile başlayacağız. Bakalım akşamı nasıl kapatırız ?
Hazine verilerine göre 2018 yılı 31 Mart itibarı ile toplam dış borç 466 milyar dolar. Bunun 325 milyarı özel sektörün.
CHP sözcüsü Faik Öztrak hesaplamış, ilk 7 ayda özel sektörün dış borcu (kur artışı nedeniyle) 450 milyar lira artmış. 450 bin adet milyon lira !
Süleyman Bey, “Borç yiğidin kamçısıdır” demişti. O yiğit 24 Ocak (1980) döneminde Lüksemburg’dan 1 milyon dolar kredi alacak kadar uzaktı yiğitlikten.
Türkiye, Saadet Zinciri örneği, Sıcak Para ile borcunun taksitlerini ödeyerek ama toplamda borcu daha da şişirerek günün birinde sert kayalarla toslayacaktı. Bugün işte o gün.
Dolar 6, bezin 7 lira olunca Bayram Tatilinde frene basarız, diye düşünmüştüm ki, İstanbul ve Ankara’dan yüz bin otomobilliyiğit Bodrum’u doldurdu. 9 günde tatil amaçlı iki bin kilometre yaklaşık 200 litre benzin.
Saadet Zincirinin kaynakları birer birer kurudu. Bir tek Katar, Türkiye’nin 3 ayda 21 milyar dolar açık veren ekonomisinin yükünü kaldıramaz. Yeni stratejik ortaklar? Rusya – İran, uzaktaki Çin? Rusya ve İran’da beş para yok. Çin ise her bakımdan çok uzak bize.
466 milyar toplam dış borcu oluşturanlar (Devlet – TUSİAD vd.) bir araya gelip ülkeyi eşiğine geldiği kuyuya düşmeden ortak bir yol haritası belirleyerek kurtarmalıdırlar. Son başbakanın devamlı iddia ettiği gibi “Ekonomimiz güçlüdür” şarkısına, eminim, ne Hazine ve Maliye Bakanı inanıyordur ne de Ayşe Teyze veya Ali rıza Bey Amca.
Güngör Uras’ın yokluğunu hissedecek, O’nun uyarı niteliğindeki yazılarını/söyleşilerini özlemle arayacağız. Allahtan rahmet diliyorum.

13 Ağustos 2018 Pazartesi

ONLARIN DOLARLARI VARSA… BİZİM DE HALKIMIZ, HALKIMIZIN DA BİR YIĞIN DOLAR BORCU VAR "MEHMET ARİF DEMİRER" -Bugünlerde dolar karşısında neden saat başı daha fazla Lira ödüyoruz? Çünkü; Halkımız, dolar cinsinde borçlanmış

ONLARIN DOLARLARI VARSA…
BİZİM DE HALKIMIZ, HALKIMIZIN DA BİR YIĞIN DOLAR BORCU VAR!.. 
Mehmet Arif DEMİRER

Bugünlerde dolar karşısında neden saat başı daha fazla Lira ödüyoruz? Çünkü; Halkımız, dolar cinsinde borçlanmış T. C. vatandaşları, vadesi gelmiş borçlarını ödeyebilmek için piyasa kurallarına uyarak değeri yükselmekte olan doları, hangi fiyatta bulurlarsa bulsunlar alıyor ve borçlarını ödüyorlar. Bu durumun Trumpla Mrumpla bir ilgisi yok. Çünkü, 16 yıldır Sıcak Para ve onu cezbeden yeteri kadar yüksek faiz ortamı artık yok ve Sıcak Para girişi durdu gibi. Çünkü, Türkiye her yıl en az 50 milyar dolar Cari Açık yazan bir ülke.
Çünkü, Türkiye çok borçlu bir ülke. 
NOKTA.
Türkiye Cumhuriyeti tarihinde ithalat-ihracat dengesinin bulunduğu, döviz gelirlerinin döviz giderlerini tam olarak karşıladığı dönemlerin sayısı da çok azdır süresi de çok kısadır. Bu nedenle TL sürekli baskı altındadır. Hükümetler bu duruma rağmen mucizevi bir şekilde önemli yatırımlar gerçekleştirmişler ve Türkiye bugüne gelebilmiştir.
Şükran borçluyuz.
2001 Krizinden sayısız tavizler vererek IMF’den aldığımız 6.5 milyar dolarla çıkabilen Türkiye’ye bugün 65 milyar dolar yetmez. Bunu gören yeni Maliye Bakanı 16 yılıdır uygulanan mali politikaların radikal biçim ve ölçüde değişmesi gerektiğini anladı.Ancak bir önemli hususu görmemekte ısrar etmektedir: Söylemleri, sanki AKP 24 Haziran seçiminde iktidarı bugün muhalefete kayan başka partilerden almış izlenimi vermektedir.
Örneğin, eğer daha adil bir vergi sistemi getireceksek, bu, 16 yıldır pek de adil bir vergi sistemimizin olmadığının itirafı değil midir ? Maliye Bakanı açıklamalarında ısrarla yeni dönemde Merkez Bankasının mutlaka tam bağımsız olacağının altını çiziyor.
Bunu nasıl sağlayacaktır?
Bugün ülkemizde, “Bizim için her meselede yegane referans Kuran-ı Kerimdir” diyen bir zihniyet vardır. Bu beyan ile Tam Bağımsız Merkez Bakası nasıl bir arada uyum içinde olabilir?
2001 krizinde hükümetteki üç siyasi parti koalisyonu yanı sıra güçlü bir muhalefet vardı.
TBMM güçlü ve etkili idi.
2018-2019’daparlamento etkisiz. Muhalefet diye bir şey yok. Var olanlar kendi kendileri ile kavgalı. Basın yüzde doksan oranında yandaş. (Hürriyet rahatsız edici bir şekilde yandaşlaşıyor. YURT Gazetesi CHP İstanbul İl Başkanı Hanım ile mücadele ediyor.)
Bu durumda Türkiye neler yapabilir? 
Alternatifler neler olabilir?
Hiçbir şey.
Kriz derinleşir.
Hepimiz altında kalırız.
Yüz yıl önce Osmanlı’nın kaldığı gibi.
Başkalarını suçlamak yerine, vatandaşa doğruyu söyleyerek ve bile bile yapılan yanlışlardan vaz geçerek.
Türkiye süratle tasarruf seferberliği başlatmalı, açıkları asgariye indirmenin, SIFIRLAMANIN yollarını aramalı, bulmalı ve gerçekleştirmelidir.
Türkiye süratle döviz gelirlerini artırmalı, hangi sektör daha uygun bir konumda ise o sektöre öncelik ve her türlü akılcı teşvik verilmelidir. Örneğin, ithal girdisi olmayan gastronomi.
“Onların dolarları varsa…” diye başlayan beyandaki Allah ile dolar arasında nasıl bir ilişki olabilir anlayabilmiş değilim. ‘Halkımız’ ile ‘Allah’ arasında bir sözcük daha var o beyanda: Dolara karşı ‘Hakkımız’ konusu. Tam orada gerçekten çok büyük fırsat var elimizde. AİHM’nin 19 Haziran 2018 tarihli Cargill’in Orhangazi Mısır Şurubu Fabrikası ile ilgili. Trump’a en iyi anlayacağı bir üslupla, “Papazı veremiyoruz ama al sana bir yedek papaz: Cargill. AİHM’nin kararını uyguluyor, Türk adaletini delik deşik eden bu şirketin fabrikasını kapatıyor sahibini de geri gönderiyoruz…
Amerikalı güçten anlar, güçlünün de yanında olur.

6 Ağustos 2018 Pazartesi

Bülent ECEVİT’in Kurduğu Üç (3) ÇOK AYIPLI, Bir (1) AZ AYIPLI, Dört (4) HÜKÜMET "Mehmet Arif Demirer" BAĞIMSIZ–HALKÇI–MUHALİF GAZETE YURT’ta BİR MENDERES DÜŞMANI: İsmet Orhan

ECEVİT’in KURDUĞU 3 ÇOK AYIPLI,1 AZ AYIPLI, 4 HÜKÜMET
Ecevit’in kurduğu birinci AYIPLI HÜKÜMET, 14 Ekim 1973 seçimlerinde, nihayet TBMM’ne giren Erbakan’ın şu açıklamasından (12 Kasım 1973 tarihli Hürriyet Gazetesi) iki buçuk ay sonra, CHP – MSP arasında 26 Ocak 1974’de kurulan koalisyondu:
“Memleket sarhoş masalarında hazırlanan kanunlarla idare edilmemelidir. Bugün en iyi öğrenciler İmam Hatip Okullarında yetiştirilmektedir.
“Manevi sahada yapacağımız köklü değişiklikler arasında milli kıyafetlere aykırı giyim tarzları yasaklanacaktır.Hırsızlık yapan elin kesilmesi, kem gözle bakan gözün zayi edilmesi gibi şeri hükümler iktidara gelince getirilecektir.
“Hilafetin gelmesinin birçok faydaları olabilir. Siyasi faydaları da. Ben illa gelsin iddiasında değilim ama millet isterse herşey olur.”
Bu hükümette Erbakan bir Devlet Bakanlığı ile Adalet, İçişleri, Ticaret, Sanayi ve Tarım Bakanlıklarını aldı ve bu bakanlıklarda derhal aşırı sağ kadroların yerleştirilmesini başlattı.
Ecevit’in kurduğu ikinci AYIPLI HÜKÜMET, “kumar borcu bulunmayan” 11 Adalet Partisi milletvekiliCHP’ye transfer edilip her birine birer bakanlıkverilerek, Ocak 1978’de kuruldu. 1979 ara seçimleri ve Senato üçte bir yenileme seçiminde CHP hezimete uğradığı için istifa etmek zorunda kaldı.
Ecevit’in kurduğu üçüncü (AZ AYIPLI) HÜKÜMET çok kısa sürdü. Bu dönemde Ecevit ve eşi Rahşan Hanımefendi 18 Nisan 1999 seçiminin CHP adaylarını seçerken işin içine yine bir takımayıplar karıştı.Örneğin, Afyon listesinde Fethullah Gülen’in talebesi, tarikatçı (Nakşibendi) Gaffar Yakın. Bu kişi DSP Milletvekili olarak TBMM’ne girdi.
Ecevit’in kurduğu dördüncü ve de AYIPLI HÜKÜMET, 28 Mayıs 1999 tarihinde kurulan ünlü 57. Hükümet idi. Üç Başbakan Yardımcısı, (Devlet Bahçeli, Mesut Yılmaz, Hüsamettin Özkan) yanı sıra on altı normal bakan ve tam on dört Devlet Bakanı vardı 57. Hükümette.
Bu bakanlar sık sık değiştiler. İstifalar, aziller, yeni bakanlar derken (Hürriyet çetele tutmuş) Hükümette yaklaşık 40 ayda 58 değişik kişi bakanlık koltuğuna oturmuş.
En ayıplısı bu son Ecevit Hükümeti olmuş: Türkiye’ye 2001 krizini yaşatmış, Okyanus’un ötesinden Kemal Derviş’i getirmiş baş tacı yapmış ve Amerikalı Bush’un sevdalısı Amerikalı Cargill’in Bursa Orhangazi’de Türk Hukuk sistemini hiçe sayarak (aynen bugün Trumpgibi) kurduğu Mısır Şurubu Fabrikasını korumak için özel Bakanlar Kurulu Kararı bile çıkarmış.
En sonunda da havlu atarak erken bir seçim ile 2002’de Türkiye’yi % 34 oy ile tek başına iktidara gelen AKP’ye teslim etmiş.
Kemal Derviş geldikten sonra TBMM bir dizi kanun tasarısını görüşmüş ve kabul etmiş. Ben 3 ve 4 Nisan 2001 günleri görüşülenŞeker Kanununu inceledim ve zabıtları yakında yayımlanacak yeni kitabıma aldım. Kabul edilmeyen değişiklik önergeleri dışında 140 sayfa O kanun da ayıplar listesinde dimdik duruyor. O kanun ile oluşturulan Şeker Kurulu’nda Cargill’in temsilcisine TC Devleti tarafından maaş ödenmiş, dersem inanır mısınız?!...
Hiç kimse yanlış algılamasın, özellikle Kıbrıs parantezinde Rahmetli Ecevit ile çok yakın ve dostane bir ilişkimiz vardı. Bana ve özellikle babama karşı çok nazik ve saygılı idi.TBMM’de babamın vefatından sonra yapılan anma töreninde Hüsamettin Cindoruk ve kardeşim ile benim aramda saygı duruşunda bulunmuştu.
Bu hükümetler ayıplı idi çünkü, Ecevit; Menderes (1950 – 1960) ve 1965 – 1969 arasında Demirel’in yapmadığını yapmış, Aşırı Sağ’ı (Erbakan’ı) ilk kez Devletin içine sokmuştu. Daha sonraDemirel de aynı ayıba ortak (MC Hükümetleri) oldu. O da ayrı bir konu.
***
BAĞIMSIZ–HALKÇI–MUHALİF GAZETE YURT’ta BİR MENDERES DÜŞMANI
Üstelik tarih bilgisi de kıt ve yazısı yanlışlarla dolu: İsmet Orhan’ın 4 Ağustos tarihli yazısının (Menderes Olayı Devam Ediyor) Menderes ile ilgili bölümü şöyle:
“Cumhuriyet kurulduktan sonra, Mustafa Kemal Atatürk’ün “Tam bağımsız Türkiye” planlaması, Emperyal güçlere ülkenin kapılarını kapamıştı... Buna en çok içerleyen de ABD olmuştu... Bölge ülkelerinden sadece Türkiye’ye hükmedemiyorlardı...Ancak Atatürk’ün erken ölümü, Türkiye adına tüm kartların yeniden dağılmasına neden olmuştu...
“Kırk altı ruhu dediğimiz Demokrat Parti iktidarı, ABD’ye kapıları sonuna kadar açmıştı...
Marshall yardımları tatlı gelmişti. Arkasından, Milli ordunun NATO ordusu olması ipleri iyice ABD’nin eline vermişti... ABD’nin buyruklarından bunalan Menderes,
Milli duyguları ağır basınca, Çareyi Doğu Bloku’na yanaşarak halletmeyi hedeflemişti...
“İşte bu hedef, Menderes ve üç arkadaşının idam edilişinin belgesiydi... Katil Amerika, Halkın diline “Menderes’i asker astı, CHP astı” sloganını ezberletmeyi de ihmal etmemişti...ABD’ye ülkenin kapısının açılmasını hayatıyla ödedi merhum Menderes...”
Şimdi bu Masallardan sonra bir de Gerçeklere bakalım: 7 Aralık 1998 tarihinde İnönü Vakfı ve T. C. Dışişleri Bakanlığının Kahire’de düzenledikleri Uluslararası bir Panelde bildiri sunan Amerikalı dış politika uzmanı Prof.Weisband, bildirisinin sonunda “İnönü 1943 yılında Kahire Konferansında ilahi bir gerçeklilik göstererek yalnız Türkiye’yi değil, bütün Batı dünyasını kurtarmıştır” diyerek 2. Cumhurbaşkanının 2. Dünya Savaşı ve sonrasında izlediği dış politikayı hakkettiği yere kavuşturmuştur. Bildiride İnönü ve arkadaşlarının 3. Dünya Savaşına fırsat veremeyerek dolaylı olarak Soğuk Savaşı başlattıkları anlatılmıştır. Soğuk Savaş’ın ilk hamlesi 5 Nisan 1946 günü İstanbul’a gelen Missouri savaş gemisi idi. İnönü, 6 Nisan günü ziyaretine gelen Missouri komutanına “Amerikan Savaş gemileri bize ne kadar yakın olursa o kadar iyi olur” diye Türkiye – ABD yakınlaşmasını derinleştirmiş, bir yıl sonra Türkiye ile ABD arasında 12 Temmuz 1947 tarihinde ilk İkili Antlaşma imzalanmış, Türkiye bu antlaşma kapsamında ABD’den den ilk kez 100 milyon dolar değerinde askeri teçhizat, savaş uçağı ve karayolu yapımında kullanılan Amerikan iş makineleri almıştır.
Marshall Planı kapsamında hibe ve kredilere gelince. Bu fon, Savaş’a katıldıkları için ekonomileri çöken Avrupa ülkeleri için düşünülmüştü. Türkiye ise Savaş’a katılmamıştı. Plan kapsamına alınmamıştır. Ancak ekonomisi çok zayıflamıştı. Dövizi yoktu. Yatırım yapamıyordu. Öyle ki, Başbakan Saka, 18.9.1948’de tüketimi kısmak üzere şeker fiyatına uygun bir zam yapıldığını açıklamıştı: %60 ! 1948 yılında Türkiye Plan kapsamına alınmak için ABD nezdinde çok ricacı olmuş ve sonunda 4 Temmuz 1948’de ilk dilimi 10 milyon dolar Türkiye – ABD ekonomik İş Birliği Antlaşması imzalanmıştı.
NATO kurulduğu zaman üyelik için ilk başvuru CHP’nin son hükümeti tarafından yapılmış ve reddedilmişti. 18 Şubat 1952’de Türkiye NATO üyesi olduğunda ULUS Gazetesinin manşeti “Kuzey Atlantik Paktı’na resmen girdik. Barutçu (CHP Sözcüsü)muhalefetin görüşünü açıkladı: “CHP bu vesikayı memnunlukla karşılamaktadır.”
Menderes’in Doğu Bloku’na yanaşmasına gelince. 1959 yılında ABD, NATO müttefiklerine bilgi vermeden Sovyetler Birliği ile detant (buzları eritme) görüşmeleri başlatmıştı. Bu durum karşısında Türkiye Dışişleri Bakanı Zorlu, Menderes ve Bayar’a, Türkiye’nin kuzey komşusu ile ‘normal komşuluk ilişkileri’ başlatmasını önermiş ve ilk aşamada ekonomik değil, tıp alanındada birlikte neler yapılabilir konusunu araştırmak amacı ile Sağlık Bakanı Dr. Lütfü Kırdar Moskova’ya gönderilmişti. Getirdiği konu: İlk aşamada veteriner ilişkileri. Hayvanın komünisti olmuyor !... İsmet Orhan’a iki kitabımı acilen okumasını öneriyorum: İnönü’den İkinci Dünya Savaşı ve Uluslararası Antlaşmalar ve İlişkilerimizin Belgeleri (1936 – 1952)
Sayın İSMET ORHAN'ın yayına mukabil yorumu:
From: İsmet Orhan <ismetorhan.tr@gmail.com> Sent: Tuesday, August 7, 2018 12:25 PM
To: Mehmet Arif DEMİRER <demirer@kemalizm1938.org>

Subject: Re: doğru düşünebilmek için doğru bilgi gerek...

Bin yıl önce de doğsanız,
Olaylara duygusal bakmanız sizin gözünüzde doğruları yazanlar hep düşman kalmış ne yazıkki!
Ben hiç bir zaman Menderes düşmanı olmadım.
Sizin zihniyetinizdeki insanlar ( biat kültüründen gelmiş) işte bu vesilelerle insanları birbirine düşman kılıyor...
Tarihi sizden öğrenmeye ihtiyacım yok. Kaldı ki sizden öğrenmeye kalksam direk gerici olacağımı düşündüm bu yazınızda .
Bir kere doğru olsanız,
Kibar olursunuz!
İnsan olursunuz.
Beni hakaret diliyle Menderes düşmanı ve bilgisiz ilan edemezsiniz .
Siz kimsiniz ?
***
MEHMET ARİF DEMİRER BEY'İN "BU HİTABA" MUKABİL CEVABI:
Mehmet Arif DEMİRER <demirer@kemalizm1938.org> şunları yazdı (7 Ağu 2018 11:32):

İsmet Bey,
Bugün yayımlanan yazımı, özgeçmişimi ve ilginizi çekeceğini umduğum, 2015 – 2018 döneminde yayımlanan kitaplarımın listesini, ekte geçiyorum.
Menderes karşıtı yayınlar, 12 Eylül’ün ikiye böldüğü, Bn. Çiller ve Mesut Yılmaz’ın batırdığı, Merkez Sağ’ın seçmenlerini Japon yapıştırıcısı gibi AKP’ye eklemliyor.
Bugün acilen gerekli olan Cumhuriyetçiler ile Demokratların birleşmeleridir.
Menderes’i kimin astırdığını merak ederseniz, bkz. 5 Eylül 1961 tarihi ULUS Gazetesi.
Selam ve Saygılarımla.

<BAĞIMSIZ - HALKÇI - MUHALİF GAZETE YURT'ta BİR MENDERES DÜŞMANI.docx>
<özgeçmiş, 2018.docx>
<2015-2018 kitapların listesi.docx>