MEHMET ARİF DEMİRER
Gazeteci-Yayıncı
Araştırmacı-Yazar
Menderes’i 17 Eylül 1961 günü astık. Yetmedi. Çeşitli sanal gerekçelerle sık sık yeniden asmaya devam ediyoruz. Menderes karşıtlığı (düşmanlığı?) kanser gibi çaresi olmayan bir hastalık. Bir kere yakalandın mı kurtulamıyorsun.
Bir örnek: ATATÜRK’ün, söylemediği şeyleri söylediğini iddia ederek manşetler atan SÖZCÜ Gazetesinin (30 Ağustos 2012. Birinci sayfanın tamamını kaplayan kalpaklı fotoğrafı ile 13 Temmuz 1923 günü söylediği iddia edilen sözler) köşe yazarı Sinan Meydan. 1 Ekim günü yayımlanan köşe yazısında yine Menderes – Erdoğan, DP – AKP benzetmesi yapmış.
ATATÜRK’ü tekellerinde görmek isteyenlerin görmek istemedikleri gerçekleri birer birer hatırlayalım:
Bayar’ın kurduğu ve Genel Başkan olarak iktidara taşıdığı Demokrat Parti ve Başbakan Menderes;
1950 yılında, iktidara gelir gelmez çıkardığı iki Bakanlar Kurulu Kararnamesi ile devlet dairelerinde yalnız ATATÜRK fotoğraflarının asılı bulunmasını sağladı.
25 Temmuz 1951 tarihinde ATATÜRK’ün Devrimlerini koruyacak 5816 sayılı kanunu çıkardı.
10 Kasım 1953 günü 15 yıldır sandıkta bekletilen ATATÜRK’ü muhteşem bir törenle (oradaydım, merdivenlerde görevli izci olarak) vatan toprağına kavuşturdu. İktidara geldiğinde Anıt Kabir inşaatında mozole ara kat seviyesinde iken 8 Ağustos 1950’de çatı betonu dökülmüş, kaba inşaat tamamlanmıştı. 6 Haziran’da inşaatı gezen Bayar ve Menderes Bayındırlık Bakanlığı Müsteşarı İnşaat Yüksek Mühendisi Muammer Çavuşoğlu’na (Nazlı Ilıcak’ın babası) kesin talimat vermişlerdi: “10 Kasım 1953 gününe yetiştirilecek.”
29 Ocak 1954. ABD Başkanı Eisenhower’ın konuğu T. C. Cumhurbaşkanı Bayar, Kongre Kütüphanesine Türkiye’den getirdiği armağanı teslim etti: ATATÜRK’ün üç cilt NUTKU.
12 Şubat 1954. T. C. Başbakanı Menderes, bir mektup yazarak Dünya Bankası Türkiye Temsilciliğini kapattırdı. Temsilci Lieftinck’i de kovdu. Nedeni; CHP iktidarının son yılında Dünya Bankasına sipariş edilen, 1951 yılında tamamlanarak Menderes’e verilen, verilirken de “Bu senin ekonomi planın, dışına çıkmak yok” denilen Barker Planı dayatması ve Plan ilkeleri doğrultusunda büyük projeler kredilendirilmeyeceği için Gediz Nehri üzerinde kurulacak Demirköprü Barajı için kredi vermeyeceklerini Hükümete değil de ABD’yi ziyaret etmekte bulunan T. C. Cumhurbaşkanı Bayar’a tebliğ etmiş olmaları idi.
300 milyon dolar ek kredi talebine gelince. Evet Menderes, 1954 yılında ABD’yi ziyaret ettiğinde bu ek krediyi talep etmişti. Evet, bu talep karşılanmamıştı. Çünkü Kongre, Türkiye’nin büyümesini ve sanayileşmesini istemiyordu. Bunu da New York Times’da WellesHangen sık sık yazıyordu.
Ne zaman ki, Irak’ta kanlı 14 Temmuz 1958 ihtilali oldu, Türkiye’nin jeopolitik konumun önemi bir kat arttı ve 20 gün sonra kredi fazlasıyla (359 milyon dolar nakit ve 400 milyon dolar birikmiş ithalat borçlarının 1961 sonrasına ertelenmesi) gümüş tepsi üzerinde sunuldu.
Bu arada acil yatırımların (şeker ve çimento fabrikaları) çoğu tamamlanmış olduğu için 1946 yılında sabitlenmiş olan dolar kuru (2.80 TL/dolar) terk edilerek katlı kur sistemine geçildi. TL, ithalatta % 221 oranında devalüe edildi. Ayrıca bir sıkı para politikası uygulaması başlatıldı. % 221 devalüasyona rağmen 1959 enflasyonu % 15.6 oldu.
Bu gelişmelerden sonra Türkiye’nin başka kaynaklardan kredi aramak gibi bir sorunu kalmadı. 27 Mayıs’tan önceki beş ayda Türkiye’ye ABD’den çok ciddi boyutta yatırım sermayesi geldi. Yarın: Zorlu’nun yönlendirdiği dış politika ile DP iktidarı nereye gidiyordu ?
BİNDİKLERİ DALI KESENLER–2
MEHMET ARİF DEMİRER
Gazeteci-Yayıncı
Araştırmacı-Yazar
Zorlu, 1955 yılından itibaren fiilen, 1957 yılından sonra ise resmen Dış İşleri Bakanı idi. Denktaş’ın tanımlaması ile, “O’nu, BM’de Genel Kurula ve Güvenlik Konseyi’ne hitap ederken izledim. Konuşan, kişi değil, Türkiye’ydi sanki, hem de Atatürk’ün egemenlikten taviz vermeyen Türkiye’si”idi.
Zorlu, Adnan Menderes Hükümeti’ni Kıbrıs’ta TMT’nin kurulmasına, Uzak Doğu ile ilgilenmeye, Hindistan ile ilişkiler kurulmasına ikna etmiş ve 1958 yılından itibaren bu alanlarda ilk adımlar atılmıştı.
1959 yılında ABD, NATO müttefiklerine danışmadan, Sovyetler Birliği ile buzları eritmek görüşmeleri başlatınca, Zorlu Bayar ve Menderes’e, “Madem ki, ABD bu yönde bir adım atmıştır, Sovyetler Birliği ile en uzun sınırı bulunan ülke Türkiye’dir. Biz de kimseden izin almadan bu ülke ile ‘normal komşuluk’ ilişkileri başlatalım,” diyerek Sağlık Bakanı Dr. Lütfü Kırdar’ın Arsalık ayında Moskova’ya gitmesini sağlamış ve dönüşünde getirdiği öneriler doğrultusunda ilk olarak veteriner ilişkileri ile görüşmelere başlanabileceğini önce Sovyet Büyükelçisine, daha sonra (1960 Nisan ayında) ABD Büyükelçisine bildirmişti. Sovyet Büyükelçisinin kredi teklifi de nezaket kuralları çerçevesinde reddedilmişti.
“Menderes, Moskova’ya kredi dilenmeye gidecekti. ABD kızdı ve CIA 27 Mayıs’ı yaptırdı” diyenler hem cahil hem de yalancıdırlar.
Bu konuda son nokta 27 Mayıs’tan üç gün öncesine kadar Ankara’da ağırladığımız Nehru’nun dört günlük ziyareti idi. Nehru, dünyadaki Bağlantısız Ülkeler topluluğunun de facto lideri idi. Türkiye ise hem NATO üyesi hem de Pakistan’ın CENTO müttefiki idi. İşte o Nehru Türkiye’nin yeni dış politika eğilimine (NATO-CENTO üyesi ama ATATÜRK çizgisine de sımsıkı bağlı: Yurtta Sulh – Cihanda Sulh) saygı duyduğu için bir NATO üyesi ülkesinin Başbakanı Menderes’i ziyaret etmişti.
27 Mayıs ilebu hassas dengeler değişti.
Türkeş o sabah: “NATO’ya, CENTO’ya bağlıyız.”
“Menderes, Türkiye’yi gırtlağına kadar borç batağına sürükledi” sürükledi iddiasına gelince… Menderes’in devir aldığı dış borç: 916 milyon dolar.Menderes’in devrettiği dış borç: 1 milyar 38 milyon dolar.
Fark: 122 milyon dolar artış. Kaynak: DPT Yayını Kalkınan Türkiye, Yayın No 772, sf. 14
Buna karşı Menderes’in gerçekleştirdiği (tamamlayıp üretime geirdiği) yatırımların tutarı (dolar olarak) 8 milyar dolar. Kaynak: DPT, Birinci Beş Yıllık Plan, sayfa 16.
Şimdi sıra yazının başlığında: Bindikleri Dalı Kesenler. Örneğin, “ATATÜRK’ün kurduğu uçak fabrikalarını Menderes kapattı” ya da “ATATÜRK, İstikbal Göklerdedir dedi, Tayyare Cemiyeti’nin açılış töreninde” diye yazan/konuşan SÖZCÜ yazarı Sinan Meydan. Sağlam bir Atatürkçüdür.
Önce istatistik bilgi: 1950 -2018 yılları arasında yapılan tüm milletvekili seçimlerinde CHP’nin aldığı oyların ortalaması (Ecevit’in zirve yapan 1973 ve 1977 oyları dahil) % 29’ın altında. Muharrem İnce de o kadar desteğe rağmen % 30’da kaldı.
Bu durumda tabanları Necip Fazıl Bulvarında buluşan AKP – MHP ittifakı ilelebet iktidarda, Türkiye de Tek Adam Yönetiminde kalır.
Eğer Cumhuriyetçi, laik ve demokratik bir Türkiye’de yaşamak istiyorsanız Menderes – Erdoğan, DP – AKP benzetmelerinden (ki, çok yanlıştır) vaz geçerek Cumhuriyetçileri temsilen CHP ile Demokratları temsilen Bayar- Menderes DP’sini, onu devam ettiren gerçek Merkez Sağ seçmenini, bu uğurda bir araya getireceksiniz, bindiğiniz dalları keserek, karşı karşıya getirmek yerine. NOKTA.
Bir sonraki yazı:
Ellili yılların ortasında 1954 – 1958, enflasyon niye yükseldi, 1955 yılında şeker neden karneye bağlandı?
MEHMET ARİF DEMİRER
Gazeteci-Yayıncı
Araştırmacı-Yazar
Zorlu, 1955 yılından itibaren fiilen, 1957 yılından sonra ise resmen Dış İşleri Bakanı idi. Denktaş’ın tanımlaması ile, “O’nu, BM’de Genel Kurula ve Güvenlik Konseyi’ne hitap ederken izledim. Konuşan, kişi değil, Türkiye’ydi sanki, hem de Atatürk’ün egemenlikten taviz vermeyen Türkiye’si”idi.
Zorlu, Adnan Menderes Hükümeti’ni Kıbrıs’ta TMT’nin kurulmasına, Uzak Doğu ile ilgilenmeye, Hindistan ile ilişkiler kurulmasına ikna etmiş ve 1958 yılından itibaren bu alanlarda ilk adımlar atılmıştı.
1959 yılında ABD, NATO müttefiklerine danışmadan, Sovyetler Birliği ile buzları eritmek görüşmeleri başlatınca, Zorlu Bayar ve Menderes’e, “Madem ki, ABD bu yönde bir adım atmıştır, Sovyetler Birliği ile en uzun sınırı bulunan ülke Türkiye’dir. Biz de kimseden izin almadan bu ülke ile ‘normal komşuluk’ ilişkileri başlatalım,” diyerek Sağlık Bakanı Dr. Lütfü Kırdar’ın Arsalık ayında Moskova’ya gitmesini sağlamış ve dönüşünde getirdiği öneriler doğrultusunda ilk olarak veteriner ilişkileri ile görüşmelere başlanabileceğini önce Sovyet Büyükelçisine, daha sonra (1960 Nisan ayında) ABD Büyükelçisine bildirmişti. Sovyet Büyükelçisinin kredi teklifi de nezaket kuralları çerçevesinde reddedilmişti.
“Menderes, Moskova’ya kredi dilenmeye gidecekti. ABD kızdı ve CIA 27 Mayıs’ı yaptırdı” diyenler hem cahil hem de yalancıdırlar.
Bu konuda son nokta 27 Mayıs’tan üç gün öncesine kadar Ankara’da ağırladığımız Nehru’nun dört günlük ziyareti idi. Nehru, dünyadaki Bağlantısız Ülkeler topluluğunun de facto lideri idi. Türkiye ise hem NATO üyesi hem de Pakistan’ın CENTO müttefiki idi. İşte o Nehru Türkiye’nin yeni dış politika eğilimine (NATO-CENTO üyesi ama ATATÜRK çizgisine de sımsıkı bağlı: Yurtta Sulh – Cihanda Sulh) saygı duyduğu için bir NATO üyesi ülkesinin Başbakanı Menderes’i ziyaret etmişti.
27 Mayıs ilebu hassas dengeler değişti.
Türkeş o sabah: “NATO’ya, CENTO’ya bağlıyız.”
“Menderes, Türkiye’yi gırtlağına kadar borç batağına sürükledi” sürükledi iddiasına gelince… Menderes’in devir aldığı dış borç: 916 milyon dolar.Menderes’in devrettiği dış borç: 1 milyar 38 milyon dolar.
Fark: 122 milyon dolar artış. Kaynak: DPT Yayını Kalkınan Türkiye, Yayın No 772, sf. 14
Buna karşı Menderes’in gerçekleştirdiği (tamamlayıp üretime geirdiği) yatırımların tutarı (dolar olarak) 8 milyar dolar. Kaynak: DPT, Birinci Beş Yıllık Plan, sayfa 16.
Şimdi sıra yazının başlığında: Bindikleri Dalı Kesenler. Örneğin, “ATATÜRK’ün kurduğu uçak fabrikalarını Menderes kapattı” ya da “ATATÜRK, İstikbal Göklerdedir dedi, Tayyare Cemiyeti’nin açılış töreninde” diye yazan/konuşan SÖZCÜ yazarı Sinan Meydan. Sağlam bir Atatürkçüdür.
Önce istatistik bilgi: 1950 -2018 yılları arasında yapılan tüm milletvekili seçimlerinde CHP’nin aldığı oyların ortalaması (Ecevit’in zirve yapan 1973 ve 1977 oyları dahil) % 29’ın altında. Muharrem İnce de o kadar desteğe rağmen % 30’da kaldı.
Bu durumda tabanları Necip Fazıl Bulvarında buluşan AKP – MHP ittifakı ilelebet iktidarda, Türkiye de Tek Adam Yönetiminde kalır.
Eğer Cumhuriyetçi, laik ve demokratik bir Türkiye’de yaşamak istiyorsanız Menderes – Erdoğan, DP – AKP benzetmelerinden (ki, çok yanlıştır) vaz geçerek Cumhuriyetçileri temsilen CHP ile Demokratları temsilen Bayar- Menderes DP’sini, onu devam ettiren gerçek Merkez Sağ seçmenini, bu uğurda bir araya getireceksiniz, bindiğiniz dalları keserek, karşı karşıya getirmek yerine. NOKTA.
Bir sonraki yazı:
Ellili yılların ortasında 1954 – 1958, enflasyon niye yükseldi, 1955 yılında şeker neden karneye bağlandı?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder