Mehmet Arif Demirer
Gazeteci-Yayıncı, Araştırmacı-Yazar
12 Ekim öncesi: ABD Başkanı Trump"PastörBrunson ile ilgili çok çalışıyoruz. Düşüncelerim ve dualarım Brunson'la. Çok yakında güvenli bir şekilde evine döneceğini umuyoruz."
12 Ekim günü İddia Makamındaki C. Savcısının nihai talepleri: 10 yıl hapis ve adli kontrolün kaldırılması.
12 Ekim günü bağımsız mahkemenin kararı: Üç yıl hapis ve tahliye.
13 Ekim günü Beyaz Saray’da Brunson’u ağırlarken Trump: “Bir süre önce sizi cezaevinden ev hapsine geçirmeyi sağladık. İki ay önce çözeceğimizi sanıyorduk… Türkiye ile ilişkilerimiz harika olabilir… kendisine bunu mümkün kıldığı için teşekkür ediyorum. Cumhurbaşkanı Erdoğan için de kolay değildi…”
13 Ekim günü AKP sözcüsü Ömer Çelik: “Dayatmalara, tehditlere prim vermedik.”
13 Ekim günü Cumhurbaşkanı Erdoğan: “CHP’nin İş Bankası hisselerinin Hazine’ye devrini sağlayacağız.”
14 Ekim günü Bahçeli’nin ORTADOĞU Gazetesinde manşet: O “İş” bitmiştir. Manşetin solunda bir fotoğraf: Cumhurbaşkanı Erdoğan; sağında bir fotoğraf: Müttefik Bahçeli.
Bu tablodaki eksik aktörler: Bizim gariban Hakan Atilla. İtirafçı Zarrab. Zarrab’dan rüşvet aldıkları iddia dilenler. 74 yaşındaki müebbet cezalı Nazlı Ilıcak. 23-23 yaşlarında, anaları babaları 15 yaşında iken TSK’ne, “Biz oğlumuzu en iyi bir şekilde vatan evladı olması için yetişirdik. Sana emanet ediyoruz. Sen de eğitimini en iyi şekilde tamamla ve ordumuza şerefli bir Türk subayı olarak hazırla.” diyerek teslim ettikleri yüzlerce Hava Harp Okulu öğrencisi. Onlar da Anayasayı ihlal ve darbeye teşebbüs suçundan ‘ömür boyu hükmü’ ile Silivri’deler.
Akla gelen ve cevapsız kalan sorular:
Zarrab’ın yurtdışına çıkışına neden izin verdik?
Ardından Halk Bankası Genel Müdür Yardımcısı Hakan Atila’yi neden ABD’ye gönderdik?
Hakan Atilla’nın tutuklu yargılanmasına, 32 ay hapis cezası almasında neden sustuk? Suçlu olduğunu mu kabul ettik? Öyle ise suçlu olduğunu bildiğimiz bir kamu görevlisini neden kendimiz yargılamadık?
74 yaşında bir kişinin, Brunson gibi evinde adli kontrol altında tutulmak şartı ile cezaevinden tahliyesini neden düşünmüyoruz?
15 yaşında TSK’ne teslim (emanet) edilen yüzlerce gencin eğitimini (eğer gerçekten darbeci oldularsa) yanlış yapanların cezalandırılması gerekirken neden yüzlerce gencin hayatını zehir ediyoruz?
Yargının gerçekten bağımsız ve vicdan sahibi olduğuna inanıyor muyuz?
Her iş bitti de İŞ Bankasının ATATÜRK hisseleri mi geldi gündeme?
Ne güzel enflasyonla topyekun savaş hızla devam ederken, hazır çeşitli kuruluşlar % 10 indirim talimatına uymak üzere yarışıyorlarken, dolar 6 liranın altına inmiş iken yeni ir gerginliğe ne gerek vardı?
T. C. Vatandaşları bir gün olsun akşam haberleri izlerken; yeni şehit bilgileri, iktidar-muhalefet polemikleri, “Fırat’ın Doğusu tehditleri” ile karşılaşmasalar iyi olmaz mı?
Son soru: 2017 Referandumunda EVET diyenlerin yüzde kaçı Türkiye’de yargının bağımsız olduğuna inanıyor? Tahminimi ekleyeyim: Yüzde yüzü !
13.10.2018 18:24 | Son Güncelleme:13.10.2018-18:55
AA
Son dakika | Erdoğan'dan Trump'a: Umuyorum ki ABD ve Türkiye iş birliğine devam eder
Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, ABD'li din adamı Andrew Craig Brunson hakkındaki mahkeme kararına ilişkin, "Sayın Başkan Trump, her zaman vurguladığım gibi Türk yargısı kararını bağımsız bir şekilde verdi." değerlendirmesini yaptı.
Erdoğan, ABD ile olan ilişkiler konusunda da 'Umuyorum ki ABD ve Türkiye iki müttefike yakışır biçimde iş birliğine devam eder' dedi.
Donald J. Trump
✔@realDonaldTrump
Pastor Andrew Brunson, released by Turkey, will be with me in the Oval Office at 2:30 P.M. (this afternoon). It will be wonderful to see and meet him. He is a great Christian who has been through such a tough experience. I would like to thank President @RT_Erdogan for his help!
17:06 - 13 Eki 2018
12 Ekim öncesi: ABD Başkanı Trump"PastörBrunson ile ilgili çok çalışıyoruz. Düşüncelerim ve dualarım Brunson'la. Çok yakında güvenli bir şekilde evine döneceğini umuyoruz."
12 Ekim günü İddia Makamındaki C. Savcısının nihai talepleri: 10 yıl hapis ve adli kontrolün kaldırılması.
12 Ekim günü bağımsız mahkemenin kararı: Üç yıl hapis ve tahliye.
13 Ekim günü Beyaz Saray’da Brunson’u ağırlarken Trump: “Bir süre önce sizi cezaevinden ev hapsine geçirmeyi sağladık. İki ay önce çözeceğimizi sanıyorduk… Türkiye ile ilişkilerimiz harika olabilir… kendisine bunu mümkün kıldığı için teşekkür ediyorum. Cumhurbaşkanı Erdoğan için de kolay değildi…”
13 Ekim günü AKP sözcüsü Ömer Çelik: “Dayatmalara, tehditlere prim vermedik.”
13 Ekim günü Cumhurbaşkanı Erdoğan: “CHP’nin İş Bankası hisselerinin Hazine’ye devrini sağlayacağız.”
14 Ekim günü Bahçeli’nin ORTADOĞU Gazetesinde manşet: O “İş” bitmiştir. Manşetin solunda bir fotoğraf: Cumhurbaşkanı Erdoğan; sağında bir fotoğraf: Müttefik Bahçeli.
Bu tablodaki eksik aktörler: Bizim gariban Hakan Atilla. İtirafçı Zarrab. Zarrab’dan rüşvet aldıkları iddia dilenler. 74 yaşındaki müebbet cezalı Nazlı Ilıcak. 23-23 yaşlarında, anaları babaları 15 yaşında iken TSK’ne, “Biz oğlumuzu en iyi bir şekilde vatan evladı olması için yetişirdik. Sana emanet ediyoruz. Sen de eğitimini en iyi şekilde tamamla ve ordumuza şerefli bir Türk subayı olarak hazırla.” diyerek teslim ettikleri yüzlerce Hava Harp Okulu öğrencisi. Onlar da Anayasayı ihlal ve darbeye teşebbüs suçundan ‘ömür boyu hükmü’ ile Silivri’deler.
Akla gelen ve cevapsız kalan sorular:
Zarrab’ın yurtdışına çıkışına neden izin verdik?
Ardından Halk Bankası Genel Müdür Yardımcısı Hakan Atila’yi neden ABD’ye gönderdik?
Hakan Atilla’nın tutuklu yargılanmasına, 32 ay hapis cezası almasında neden sustuk? Suçlu olduğunu mu kabul ettik? Öyle ise suçlu olduğunu bildiğimiz bir kamu görevlisini neden kendimiz yargılamadık?
74 yaşında bir kişinin, Brunson gibi evinde adli kontrol altında tutulmak şartı ile cezaevinden tahliyesini neden düşünmüyoruz?
15 yaşında TSK’ne teslim (emanet) edilen yüzlerce gencin eğitimini (eğer gerçekten darbeci oldularsa) yanlış yapanların cezalandırılması gerekirken neden yüzlerce gencin hayatını zehir ediyoruz?
Yargının gerçekten bağımsız ve vicdan sahibi olduğuna inanıyor muyuz?
Her iş bitti de İŞ Bankasının ATATÜRK hisseleri mi geldi gündeme?
Ne güzel enflasyonla topyekun savaş hızla devam ederken, hazır çeşitli kuruluşlar % 10 indirim talimatına uymak üzere yarışıyorlarken, dolar 6 liranın altına inmiş iken yeni ir gerginliğe ne gerek vardı?
T. C. Vatandaşları bir gün olsun akşam haberleri izlerken; yeni şehit bilgileri, iktidar-muhalefet polemikleri, “Fırat’ın Doğusu tehditleri” ile karşılaşmasalar iyi olmaz mı?
Son soru: 2017 Referandumunda EVET diyenlerin yüzde kaçı Türkiye’de yargının bağımsız olduğuna inanıyor? Tahminimi ekleyeyim: Yüzde yüzü !
13.10.2018 18:24 | Son Güncelleme:13.10.2018-18:55
AA
Son dakika | Erdoğan'dan Trump'a: Umuyorum ki ABD ve Türkiye iş birliğine devam eder
Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, ABD'li din adamı Andrew Craig Brunson hakkındaki mahkeme kararına ilişkin, "Sayın Başkan Trump, her zaman vurguladığım gibi Türk yargısı kararını bağımsız bir şekilde verdi." değerlendirmesini yaptı.
Erdoğan, ABD ile olan ilişkiler konusunda da 'Umuyorum ki ABD ve Türkiye iki müttefike yakışır biçimde iş birliğine devam eder' dedi.
Donald J. Trump
✔@realDonaldTrump
Pastor Andrew Brunson, released by Turkey, will be with me in the Oval Office at 2:30 P.M. (this afternoon). It will be wonderful to see and meet him. He is a great Christian who has been through such a tough experience. I would like to thank President @RT_Erdogan for his help!
17:06 - 13 Eki 2018
***
ERDOĞAN ve KILIÇDAROĞLU MARSHALL YARDIMLARI KONUSUNDA BULUŞTULAR
Mehmet Arif Demirer
“Hani bu meşhur Marshall yardımı meselesi var. Bu yardımın da öncülerinden biri de İnönü’dür. İnönü’nün o işe sadakati, bağlılığı o kadar ileridir ki, bakınız burada İnönü’yü görüyorsunuz, herhalde elindeki bayrağı da görüyorsunuz. Elindeki bayrak dikkat edin Türk bayrağı değil, Amerika… İnönü’nün ülkenim başında bulunduğu dönemde Amerikan yardımları bahane edilerek tüm stratejik savunma sanayi projelerimiz iptal edilmiş, araştırma geliştirme, üretim faaliyetleri durdurulmuş, fabrikaların kapısına kilit vurulmuştur. 4 Temmuz 1948 tarihinden itibaren Türkiye, Marshall yardımları almaya başladı. Buyurun Bay Kemal, hatırlatayım diye gösteriyorum.” Gösterilen İnönü’nün bayraklı fotoğrafı idi.
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, Uğur Dündar ile yaptığı söyleşide:
“Kayseri’de 1925’te uçak fabrikası kurduk… Sonra Marshall Yardımı başladı; bize şunu söylediler, ‘ne gerek var uçak üretiyorsunuz, ne gerek var gemi yapıyorsunuz, size uçak verelim, size gemi verelim.’ Uçak fabrikalarını, tersaneleri kapattık. Ulusal değerlerimizi körelten Marshall Yardımlarıdır.”(Haziran 2017) İnönü mü kapatmış bunları???
Bu da ATATÜRK’ün Bayar’a kurdurduğu Türkiye İş Bankasının saygın yayım kuruluşu Kültür Yayınlarının dört baskı yapan Mustafa Kemal’in Uçakları kitabından alıntı:
“…Türkiye’ninhiç ihtiyacı olmadığı halde 1947 yılında ABD ile Marshall yardımı adı altında antlaşma yapılarak Türkiye farkında olmadan bağımlı hale getirilmiştir…”
Bunlar da gerçekler: (Karayolu-Demiryolu Dengesinin Tarihçesi kitabımda yayımlanmıştır)
Marshall Yardımları, 2. Dünya Savaşı nedeniyle çöken Avrupa ekonomisini ayağa kaldırmak amacı ile, Savaş’a katılan Avrupa ülkelerine, onların sunacakları yatırım projeleri için kaynak oluşturmak (kredi ve/veya hibe) üzere Truman’nın Dışişleri Bakanı olarak atadığı Marshall tarafından tasarlanmıştı. Türkiye’nin sunduğu 616 milyon dolarlık projeler için talebi, “Siz Savaş’a katılmadınız, bu fondan yararlanamazsınız” diye geri çevrilmişti.
Osmanlı’nın perişan, aç ve çıplak bıraktığı Türkiye, Kurtuluş Savaşı’nın ardından ATATÜRK döneminde kendini biraz toparlamış,2. Dünya Savaşı’nın ekonomide yarattığı olumsuzlukları atlatmış ve Soğuk Savaş başlarken (1946 – 1948) Doğu Avrupa’yı işgal etmiş kuzey komşusunun gözlerini diktiği ve notalar vererek ısrarla Boğazlarda Ortak Yönetim (İstanbul ve Çanakkale’de Sovyet bayrağı ve donanması) taleplerini mertçe geri çevirmişti. Bir şeker fabrikası kuracak kadar (10 milyon dolar) dövizi ve kaynağı yoktu. Şeker tüketimini kısmak için fiyatlara % 60 zam yapmıştı. İşte bu ekonomik yetersizlikler içinde, Savaş nedeniyle ekonomisinin çok kötü olduğunu gerekçe göstererek, Marshall Planı kapsamına alınmak için ISRARLI ve RİCACI oldu. Bkz. 2 Şubat 1948 tarihli TBMM Tutanakları.
İşte Türkiye’nin 4 Temmuz 1948 günü ABD ile imzaladığı ikinci ikili antlaşma, Ekonomik İş Birliği Antlaşması, uzun süren görüşmelerden sonra ilk dilimi 10 milyon dolar olan bir kredi antlaşması idi. Antlaşmayı Dışişleri Bakanı Necmettin Sadak ile Bakanlığın Dış Ticaret Genel Müdürü, 38 yaşındaki, Fatin Rüştü Zorlu imzalamıştı.
O tarihte ne “stratejik savunma sanayi projelerimiz, ne de AR-GE çalışmalarımız vardı. Az sayıdaki fabrikalar üç vardiya çalışıyordu. 1952 sonuna kadar hibe ve kredi olarak tahsil edilen Marshall Yardımı 373 milyon dolar olup Dışişleri Bakanlığı tarafından ayrıntılı bir şekilde yayımlanmıştır: Türkiye’de Marşal Planı başlığı ile.
SONSÖZ: Marshall Yardımlarını yanlış yorumlamak, Türkiye-ABD ilişkilerini olumsuz etkilemekten başka bir işe yaramaz.
Mehmet Arif Demirer
Gazeteci-Yayıncı,
Araştırmacı-Yazar
Cumhurbaşkanı Erdoğan, 7 Ekim 2018 günü, (8 Ekim tarihli Hürriyet’ten alıntı): Araştırmacı-Yazar
“Hani bu meşhur Marshall yardımı meselesi var. Bu yardımın da öncülerinden biri de İnönü’dür. İnönü’nün o işe sadakati, bağlılığı o kadar ileridir ki, bakınız burada İnönü’yü görüyorsunuz, herhalde elindeki bayrağı da görüyorsunuz. Elindeki bayrak dikkat edin Türk bayrağı değil, Amerika… İnönü’nün ülkenim başında bulunduğu dönemde Amerikan yardımları bahane edilerek tüm stratejik savunma sanayi projelerimiz iptal edilmiş, araştırma geliştirme, üretim faaliyetleri durdurulmuş, fabrikaların kapısına kilit vurulmuştur. 4 Temmuz 1948 tarihinden itibaren Türkiye, Marshall yardımları almaya başladı. Buyurun Bay Kemal, hatırlatayım diye gösteriyorum.” Gösterilen İnönü’nün bayraklı fotoğrafı idi.
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, Uğur Dündar ile yaptığı söyleşide:
“Kayseri’de 1925’te uçak fabrikası kurduk… Sonra Marshall Yardımı başladı; bize şunu söylediler, ‘ne gerek var uçak üretiyorsunuz, ne gerek var gemi yapıyorsunuz, size uçak verelim, size gemi verelim.’ Uçak fabrikalarını, tersaneleri kapattık. Ulusal değerlerimizi körelten Marshall Yardımlarıdır.”(Haziran 2017) İnönü mü kapatmış bunları???
Bu da ATATÜRK’ün Bayar’a kurdurduğu Türkiye İş Bankasının saygın yayım kuruluşu Kültür Yayınlarının dört baskı yapan Mustafa Kemal’in Uçakları kitabından alıntı:
“…Türkiye’ninhiç ihtiyacı olmadığı halde 1947 yılında ABD ile Marshall yardımı adı altında antlaşma yapılarak Türkiye farkında olmadan bağımlı hale getirilmiştir…”
Bunlar da gerçekler: (Karayolu-Demiryolu Dengesinin Tarihçesi kitabımda yayımlanmıştır)
Marshall Yardımları, 2. Dünya Savaşı nedeniyle çöken Avrupa ekonomisini ayağa kaldırmak amacı ile, Savaş’a katılan Avrupa ülkelerine, onların sunacakları yatırım projeleri için kaynak oluşturmak (kredi ve/veya hibe) üzere Truman’nın Dışişleri Bakanı olarak atadığı Marshall tarafından tasarlanmıştı. Türkiye’nin sunduğu 616 milyon dolarlık projeler için talebi, “Siz Savaş’a katılmadınız, bu fondan yararlanamazsınız” diye geri çevrilmişti.
Osmanlı’nın perişan, aç ve çıplak bıraktığı Türkiye, Kurtuluş Savaşı’nın ardından ATATÜRK döneminde kendini biraz toparlamış,2. Dünya Savaşı’nın ekonomide yarattığı olumsuzlukları atlatmış ve Soğuk Savaş başlarken (1946 – 1948) Doğu Avrupa’yı işgal etmiş kuzey komşusunun gözlerini diktiği ve notalar vererek ısrarla Boğazlarda Ortak Yönetim (İstanbul ve Çanakkale’de Sovyet bayrağı ve donanması) taleplerini mertçe geri çevirmişti. Bir şeker fabrikası kuracak kadar (10 milyon dolar) dövizi ve kaynağı yoktu. Şeker tüketimini kısmak için fiyatlara % 60 zam yapmıştı. İşte bu ekonomik yetersizlikler içinde, Savaş nedeniyle ekonomisinin çok kötü olduğunu gerekçe göstererek, Marshall Planı kapsamına alınmak için ISRARLI ve RİCACI oldu. Bkz. 2 Şubat 1948 tarihli TBMM Tutanakları.
İşte Türkiye’nin 4 Temmuz 1948 günü ABD ile imzaladığı ikinci ikili antlaşma, Ekonomik İş Birliği Antlaşması, uzun süren görüşmelerden sonra ilk dilimi 10 milyon dolar olan bir kredi antlaşması idi. Antlaşmayı Dışişleri Bakanı Necmettin Sadak ile Bakanlığın Dış Ticaret Genel Müdürü, 38 yaşındaki, Fatin Rüştü Zorlu imzalamıştı.
O tarihte ne “stratejik savunma sanayi projelerimiz, ne de AR-GE çalışmalarımız vardı. Az sayıdaki fabrikalar üç vardiya çalışıyordu. 1952 sonuna kadar hibe ve kredi olarak tahsil edilen Marshall Yardımı 373 milyon dolar olup Dışişleri Bakanlığı tarafından ayrıntılı bir şekilde yayımlanmıştır: Türkiye’de Marşal Planı başlığı ile.
SONSÖZ: Marshall Yardımlarını yanlış yorumlamak, Türkiye-ABD ilişkilerini olumsuz etkilemekten başka bir işe yaramaz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder