Mehmet Arif Demirer
ANAYURT Gazetesi
ANAYURT Gazetesi
Ankara: 17 Aralık 2018
Mehmet Arif Demirer
ANAYURT Gazetesi
Nedir
Türkiye’nin tadı?
Benim için,
Rize’nin çayı ile Milas’ın zeytini. Yanında bir iki dilim Ayaş domatesi bir
miktar zeytin yağı ve taze BEYAZ ekmek.
Türkiye dışında
94 ülke gördüm. Bu saydığım tatları kendi ulusal sınırları içinde kendi
insanının emeği ve toprağının bereketi ile üretebilen bir ikinci ülke yok.
Seylan adasında
bir ay geçirdim. Her bir köşesini gördüm. Dünyanın en kaliteli çayını üretiyor
ama Milas’ın zeytini ile tanışmamış ! O tadı bilmiyor.
Türkiye’de Rize
ile Milas arasındaki yaklaşık 80 milyon Hektar alanda akla gelebilecek, bir
insanı mutlu bir şekilde doyurabilecek, her türlü bitki yetişebiliyor. Yeter ki
tarımı adam gibi yönetebilelim, doğru yönlendirebilelim.
1957 yılında Afyon’da Vaşington portakalı bir YENİLİK idi. Mersin’den taşıma sorunu aşılamamıştı. Bugün yılda 1.7 milyon ton narenciye üretimimizin önemli bir bölümünü ihraç ediyoruz.
1957 yılında Afyon’da Vaşington portakalı bir YENİLİK idi. Mersin’den taşıma sorunu aşılamamıştı. Bugün yılda 1.7 milyon ton narenciye üretimimizin önemli bir bölümünü ihraç ediyoruz.
Altmışlı
yılların başında ATATÜRK’ün kurduğu Şeker Şirketi pancar üretimi için yılda 200
bin çiftçi ile sözleşme imzalıyordu. Bu, çok ciddi bir sayı ve çok önemli bir
tarımsal gelişmişlik göstergesi idi.
2018 yılında
yaşanan özelleştirmeler ve faizlerin aşırı yükselmesi sonunda 2018/19
kampanyasında şeker üretiminin durumu hiç de iç açıcı değil.
Doksanlı ve iki
binli yıllarda başımıza bir de NBŞ sorunu yüklemiş, göz bebeğimiz durumunda
olması gereken pancar çiftçisinin durumunu en azından SARSMIŞIZ.
Tarımını
bilinçli olarak ihmal eden, riske eden, aklı başında bir ülke yok, başta en
gelişmiş sanayi ülkeleri olmak üzere. Son 30yılda biz bunu başardık. Türkiye’nin
tatları ile oynadık.
Güne Türkiye’nin
tatları ile başladıktan sonra, saatler ilerledikçe olumsuz haberler geliyor,
peş peşe. En son tren kazası yaraya tuz biber ekti.
1955 – 1957
yıllarında Ulaştırma Bakanı olan babamın yaşadığı sorunları anımsadım. Sirkeci
– Halkalı arasındaki 28 km’lik çift hatlı banliyö sisteminde Türkiye’de ilk
sinyalizasyon çalışmalarını başlatmıştı, büyük döviz sıkıntıları içinde. Hep,
“Yılda şu kadar km yeni hat açmak değil, var olan hatlarda trenlerin güvenli
bir şekilde çalışmalarını sağlamaktır, önemli olan.” derdi. Bakan olduğu
yıllarda tren kazası talihsizliği yaşamamıştık.
Gazete haberleri
doğru ise makasçı “Makası açmayı unutmuş olabilirim” demiş. Bu bence sayın Bakanın sinyalizasyon için
“olmazsa olmaz” beyanından da daha talihsiz bir söz. Eğer tren ile yolculuk
yaparken güvenliğimiz makasçıların unutkanlığına endeksli ise…
Türkiye bugün
içinde bulunduğu, insanlarının mutluluğunu sağlayamayan, her akşam gelen şehit
haberlerinden kurtulamayan, çocuklarına ve gençlerine, onları uluslararası
rekabete hazırlayan bir eğitim veremeyen bir ülke konumunda olmamalıdır. Ama
maalesef öyle. Onun içinde olumsuz bir haber almadan, Rize’nin çayı ile
Milas’ın zeytininin tadı ile başladığı günü keyifle sürdürüp noktalayamıyor.
Çünkü vatandaşlar bölündüler ve değişik kutuplarda yaşıyorlar. Karşılıklı sevgi
ve saygıya dayalı ilişkiler karşılıklı husumet ilişkisine dönüştü.
Hepsi 30 – 40
yıl içinde oldu bu tatsızlıkların. Yazık oldu. Türkiye’nin ağzının tadı kaçtı.
O tat geri gelebilir mi? Gelebilir ve de gelmelidir.
Bunun anahtarı da Gezi olaylarından sonra “Benim
yüzde ellim bana yeter,”27.11.2018 günü de Çankaya, Kadıköy, Şişli ve Beşiktaş
seçmenleri hakkında ayrıştırıcı sözler söyleyen Sayın Cumhurbaşkanındadır.
ÇANKAYA VE ŞİŞLİ BELEDİYE BAŞKANLARINA AÇIK MEKTUP Mehmet Arif Demirer
ANAYURT Gazetesi
Ankara: 18 Aralık 2018
Ben ATATÜRK’ün
Çankaya’sının birkaç gün önce 79 uncu doğum yıl dönümünü kutlamış bir
seçmeniyim.
1995 ve 2000
yıllarında vefat eden babam ve annem de Şişli Belediyesi seçmeni idiler.
27 Kasım 2018 günü Sayın Cumhurbaşkanı’nın AKP Grup toplantısında söylediği şu sözler, şahsım ve annem/babam adına beni çok rahatsız ediyor:
(Çankaya ve Şişli seçmenleri hakkında) “Bunlar, Türkiye yansa da şaha kalksa da umurlarında değildir.”
(Çankaya ve Şişli seçmenleri hakkında) “Bunlar, Türkiye yansa da şaha kalksa da umurlarında değildir.”
Babam, devlet memuru (son görevi PTT Genel
Müdürlüğü), Demokrat Parti Afyon milletvekili ve Ulaştırma Bakanı idi.
Onun bakan
olarak görevde olduğu dönemde Türk Hava Yolları kurulmuş (1 Mart 1956) ve güncel
bir olay olduğu için hatırlatıyorum, 28 km’lik çift hatlı Türkiye’nin ilk
elektrikli Sirkeci – Halkalı banliyö sistemi kurulmuştu. O tarihte dünyada en
ileri sinyalizasyon sistemi ile çalıştırılmıştı. (Bkz. TBMM Tutanakları, 1956
Bütçe Görüşmeleri). Babam meslek hayatının sonunda 27 Mayıs mağduru olarak
Yassıada’da yargılanmıştı.
Annem baş açık bir ATATÜRK kadını ve Afyon gelini
idi. Kocası Yassıada’da yargılanırken (iki oğlu da yurtdışında üniversite
eğitiminde idi) tek başına kalmış ve kendi anlatımı ile “Alahım’a sığındım” diyerek oruç tutmaya ve namaz kılmaya
başlamıştı. Annesi de babası da 93 Harbi Dağıstan göçmeni idiler. Hayatı
boyunca Türkiye’nin sorunları ile ilgili idi.
Benim;
yayımlanmış 56 kitabım, sahibi ve yazarı olduğum Kemalist demokrat TÜRKİYE Dergisi
ve ADALET ile ANAYURT Gazeteleri köşe yazılarımda devamlı Türkiye sorunları ve
çözüm önerilerim işlenmiştir.
Yarın baskıya
girecek 2018/6 sayılı dergimin konusu: Birinci Dünya Savaşı’nda Osmanlı
Ordusuna görev yapmış ve Alman çıkarları doğrultusunda on binlerce Türk
askerinin ölümüne neden olmuş 2000 Alman subay, general ve amirali.
Sayın Başkanlar,
sizlerin Sayın Cumhurbaşkanı’nın 27.112018 konuşması hakkında bir yorum
yaptığınız hakkında bir bilgiye sahip değilim. Eğer seçmenleriniz adına
Belediyeniz ya da şahsınız olarak bir yorum yapılmış ise lütfen demirer@kemalizm1938.org veya demier@dp1946.org adresine e
posta gönderiniz.
Eğer 27 Kasım’dan beri bir yorum yapmaya ya da
eleştiri getirmeye fırsat bulamadı iseniz lütfen böyle bir fırsatı öncelikle
oluşturunuz.
BAŞKENT
ANKARA’DA TREN KAZASI
Henüz sorumlular
bulunamadı. Günün birinde muğlak bir açıklama ile geçiştirilir. Son tahmin,
makasçının makası değiştirmeyi unutmuş olabileceği yönünde idi. Bu tür makasçı
hatalarına dayalı tren kazaları geçen asırda yaşanırdı. Biz, demiryolu işletmeciliğinde
oralarda kalmışız.
Babamdan
hatırladığım şu tespitin öneminin altını kırmız kalemle kalınca çizmek
istiyorum:
“Önemli olan var
olan demiryollarını güvenli bir şekilde çalıştırmaktır, her yıl şu kadar km
yeni hat açmak değil.”
SONSÖZ, YHT’nin
kaza anında sürati hakkında: Trenin çarpışma anında hızı 97 km/saat imiş. Ya
bir de Fransa ve Japonya YHT’leri gibi hız 450 km/saat olsa idi?
THY
işletmeciliğinde ve genel olarak sivil havacılıkta gerçekten çok başarılı olan
Türkiye’nin demiryolu işletmeciliğinde bu kadar başarısız olmasını bir mühendis
olarak çözemiyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder