22 Aralık 2018 Cumartesi

GÜNE TÜRKİYE’NİN TATLARI İLE BAŞLADIKTAN SONRA… "Mehmet Arif Demirer" ÇANKAYA VE ŞİŞLİ BELEDİYE BAŞKANLARINA AÇIK MEKTUP & BAŞKENT ANKARA’DA TREN KAZASI

GÜNE TÜRKİYE’NİN TATLARI İLE BAŞLADIKTAN SONRA… 
Mehmet Arif Demirer
ANAYURT Gazetesi 

Ankara: 17 Aralık 2018

Nedir Türkiye’nin tadı?
Benim için, Rize’nin çayı ile Milas’ın zeytini. Yanında bir iki dilim Ayaş domatesi bir miktar zeytin yağı ve taze BEYAZ ekmek.
Türkiye dışında 94 ülke gördüm. Bu saydığım tatları kendi ulusal sınırları içinde kendi insanının emeği ve toprağının bereketi ile üretebilen bir ikinci ülke yok.
Seylan adasında bir ay geçirdim. Her bir köşesini gördüm. Dünyanın en kaliteli çayını üretiyor ama Milas’ın zeytini ile tanışmamış ! O tadı bilmiyor.
Türkiye’de Rize ile Milas arasındaki yaklaşık 80 milyon Hektar alanda akla gelebilecek, bir insanı mutlu bir şekilde doyurabilecek, her türlü bitki yetişebiliyor. Yeter ki tarımı adam gibi yönetebilelim, doğru yönlendirebilelim.
1957 yılında Afyon’da Vaşington portakalı bir YENİLİK idi. Mersin’den taşıma sorunu aşılamamıştı. Bugün yılda 1.7 milyon ton narenciye üretimimizin önemli bir bölümünü ihraç ediyoruz. 
Altmışlı yılların başında ATATÜRK’ün kurduğu Şeker Şirketi pancar üretimi için yılda 200 bin çiftçi ile sözleşme imzalıyordu. Bu, çok ciddi bir sayı ve çok önemli bir tarımsal gelişmişlik göstergesi idi.
2018 yılında yaşanan özelleştirmeler ve faizlerin aşırı yükselmesi sonunda 2018/19 kampanyasında şeker üretiminin durumu hiç de iç açıcı değil.
Doksanlı ve iki binli yıllarda başımıza bir de NBŞ sorunu yüklemiş, göz bebeğimiz durumunda olması gereken pancar çiftçisinin durumunu en azından SARSMIŞIZ.
Tarımını bilinçli olarak ihmal eden, riske eden, aklı başında bir ülke yok, başta en gelişmiş sanayi ülkeleri olmak üzere. Son 30yılda biz bunu başardık. Türkiye’nin tatları ile oynadık.
Güne Türkiye’nin tatları ile başladıktan sonra, saatler ilerledikçe olumsuz haberler geliyor, peş peşe. En son tren kazası yaraya tuz biber ekti.
1955 – 1957 yıllarında Ulaştırma Bakanı olan babamın yaşadığı sorunları anımsadım. Sirkeci – Halkalı arasındaki 28 km’lik çift hatlı banliyö sisteminde Türkiye’de ilk sinyalizasyon çalışmalarını başlatmıştı, büyük döviz sıkıntıları içinde. Hep, “Yılda şu kadar km yeni hat açmak değil, var olan hatlarda trenlerin güvenli bir şekilde çalışmalarını sağlamaktır, önemli olan.” derdi. Bakan olduğu yıllarda tren kazası talihsizliği yaşamamıştık.
Gazete haberleri doğru ise makasçı “Makası açmayı unutmuş olabilirim” demiş.  Bu bence sayın Bakanın sinyalizasyon için “olmazsa olmaz” beyanından da daha talihsiz bir söz. Eğer tren ile yolculuk yaparken güvenliğimiz makasçıların unutkanlığına endeksli ise…
Türkiye bugün içinde bulunduğu, insanlarının mutluluğunu sağlayamayan, her akşam gelen şehit haberlerinden kurtulamayan, çocuklarına ve gençlerine, onları uluslararası rekabete hazırlayan bir eğitim veremeyen bir ülke konumunda olmamalıdır. Ama maalesef öyle. Onun içinde olumsuz bir haber almadan, Rize’nin çayı ile Milas’ın zeytininin tadı ile başladığı günü keyifle sürdürüp noktalayamıyor. Çünkü vatandaşlar bölündüler ve değişik kutuplarda yaşıyorlar. Karşılıklı sevgi ve saygıya dayalı ilişkiler karşılıklı husumet ilişkisine dönüştü.
Hepsi 30 – 40 yıl içinde oldu bu tatsızlıkların. Yazık oldu. Türkiye’nin ağzının tadı kaçtı.
O tat geri gelebilir mi? Gelebilir ve de gelmelidir.
Bunun anahtarı da Gezi olaylarından sonra “Benim yüzde ellim bana yeter,”27.11.2018 günü de Çankaya, Kadıköy, Şişli ve Beşiktaş seçmenleri hakkında ayrıştırıcı sözler söyleyen Sayın Cumhurbaşkanındadır.
Sayın Cumhurbaşkanı Türk Milletinin yüzde ellisini değil, yüzde yüzünü kucaklamalıdır. 
ÇANKAYA VE ŞİŞLİ BELEDİYE BAŞKANLARINA AÇIK MEKTUP
Mehmet Arif Demirer
ANAYURT Gazetesi
Ankara: 18 Aralık 2018

Ben ATATÜRK’ün Çankaya’sının birkaç gün önce 79 uncu doğum yıl dönümünü kutlamış bir seçmeniyim.
1995 ve 2000 yıllarında vefat eden babam ve annem de Şişli Belediyesi seçmeni idiler. 

27 Kasım 2018 günü Sayın Cumhurbaşkanı’nın AKP Grup toplantısında söylediği şu sözler, şahsım ve annem/babam adına beni çok rahatsız ediyor:

(Çankaya ve Şişli seçmenleri hakkında) “Bunlar, Türkiye yansa da şaha kalksa da umurlarında değildir.”
Babam, devlet memuru (son görevi PTT Genel Müdürlüğü), Demokrat Parti Afyon milletvekili ve Ulaştırma Bakanı idi.
Onun bakan olarak görevde olduğu dönemde Türk Hava Yolları kurulmuş (1 Mart 1956) ve güncel bir olay olduğu için hatırlatıyorum, 28 km’lik çift hatlı Türkiye’nin ilk elektrikli Sirkeci – Halkalı banliyö sistemi kurulmuştu. O tarihte dünyada en ileri sinyalizasyon sistemi ile çalıştırılmıştı. (Bkz. TBMM Tutanakları, 1956 Bütçe Görüşmeleri). Babam meslek hayatının sonunda 27 Mayıs mağduru olarak Yassıada’da yargılanmıştı.   
Annem baş açık bir ATATÜRK kadını ve Afyon gelini idi. Kocası Yassıada’da yargılanırken (iki oğlu da yurtdışında üniversite eğitiminde idi) tek başına kalmış ve kendi anlatımı ile “Alahım’a sığındım” diyerek oruç tutmaya ve namaz kılmaya başlamıştı. Annesi de babası da 93 Harbi Dağıstan göçmeni idiler. Hayatı boyunca Türkiye’nin sorunları ile ilgili idi.
Benim; yayımlanmış 56 kitabım, sahibi ve yazarı olduğum Kemalist demokrat TÜRKİYE Dergisi ve ADALET ile ANAYURT Gazeteleri köşe yazılarımda devamlı Türkiye sorunları ve çözüm önerilerim işlenmiştir.
Yarın baskıya girecek 2018/6 sayılı dergimin konusu: Birinci Dünya Savaşı’nda Osmanlı Ordusuna görev yapmış ve Alman çıkarları doğrultusunda on binlerce Türk askerinin ölümüne neden olmuş 2000 Alman subay, general ve amirali. 
Sayın Başkanlar, sizlerin Sayın Cumhurbaşkanı’nın 27.112018 konuşması hakkında bir yorum yaptığınız hakkında bir bilgiye sahip değilim. Eğer seçmenleriniz adına Belediyeniz ya da şahsınız olarak bir yorum yapılmış ise lütfen demirer@kemalizm1938.org veya demier@dp1946.org adresine e posta gönderiniz.
Eğer 27 Kasım’dan beri bir yorum yapmaya ya da eleştiri getirmeye fırsat bulamadı iseniz lütfen böyle bir fırsatı öncelikle oluşturunuz.
Saygılarımla.
BAŞKENT ANKARA’DA TREN KAZASI
Henüz sorumlular bulunamadı. Günün birinde muğlak bir açıklama ile geçiştirilir. Son tahmin, makasçının makası değiştirmeyi unutmuş olabileceği yönünde idi. Bu tür makasçı hatalarına dayalı tren kazaları geçen asırda yaşanırdı. Biz, demiryolu işletmeciliğinde oralarda kalmışız.
Babamdan hatırladığım şu tespitin öneminin altını kırmız kalemle kalınca çizmek istiyorum:
“Önemli olan var olan demiryollarını güvenli bir şekilde çalıştırmaktır, her yıl şu kadar km yeni hat açmak değil.”
SONSÖZ, YHT’nin kaza anında sürati hakkında: Trenin çarpışma anında hızı 97 km/saat imiş. Ya bir de Fransa ve Japonya YHT’leri gibi hız 450 km/saat olsa idi?
THY işletmeciliğinde ve genel olarak sivil havacılıkta gerçekten çok başarılı olan Türkiye’nin demiryolu işletmeciliğinde bu kadar başarısız olmasını bir mühendis olarak çözemiyorum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder