ANAYURT Gazetesi
Mehmet Arif Demirer
23 Ekim 2018
16 yılda bir rafineri. Kapasitesi de muhteşem: Yılda 10 milyon ton ham petrol işleyecek.
Bu yatırımın büyüklüğünü nasıl ölçeceğiz? Hangi yatırım ile kıyaslayalım?
Bir örnek: 27 Mayıs Darbesinin yaşandığı 1960 yılı.6 Ocak günü Menderes tamamı, ABD ağırlıklı yabancı sermaye yatırımı ATAŞ rafinerisinin temeli atıyor. Aynı yıl 23 Nisan günü Amerikan Caltex’in% 50 sermaye ile katıldığı İPRAŞ rafinerisinin de temel atma töreninde de Menderes koyuyor harcı. 1960 yılında petrol ürünü ithalimiz 1 milyon tonun üstünde idi. Var olan tek rafinerimiz Batman I ise yılda 330 bin ton kapasite ile çalışıyordu.
ATAŞ’ın kapasitesi 3.2, İPRAŞ’ın (bugün adı TÜPRAŞ) kuruluş kapasitesi 1 milyon tondu.
Bu durumda 2018 yılında 10 milyon ton kapasite her ne kadar ATAŞ’tan da İPRAŞ’tan da daha büyük ise de 1960 ile 2018 arasında da nerdeyse 60 yıl fark var !
Sözü Menderes’ten açmış iken bir arkadaşım uyardı. Nihat Genç adında bir odatv sayın yazarı Menderes’i yine idam etmiş, bir yazısında:
“Adnan Menderes hükümetine 280 milyon lira ve 200 ton altın bırakılır. Menderes iktidarının ilk dönemi 1950-54 bu parayla sefasını yaşar, 1954'de para biter. Kamuoyundaki infiali perdelemek için Atatürk'ün evi yakıldı diye yalan haber yapılır ve tarihimizin en utanç verici sahneleri Beyoğlu baskınlarında yaşanır…”
14 Mayıs 1950’de döviz rezervi SIFIR, altın rezervi ise 127 ton idi. Bunun 4 156 kilosu rehin edilmiş olduğundan devredilen rezerv 122 ton 844 kilo idi. Kaynak: Merkez Bankası.
Devredilip, al da bol bol harca denen bir TL stoku da yoktu. O kadar ki, Hazine Genel Sait Naci Ergin % 13 bütçe açığını kapatmak için Marshall Yardımları fonundan 50 milyon dolar avans talep etmişti. Kaynak: Meclis’te bütçe görüşmeleri.
18 Eylül 1948 günü Başbakan Maliyeci Hasan Saka Anadolu Ajansı aracılığı ile bir açıklama yapmıştı: Paramız yok, şeker fabrikası kuramıyoruz. (O tarihte 10 ton altın ile kurulabiliyordu) Dövizimiz yok, şeker ithal edemiyoruz. Bu nedenle tüketimi kısmak için şeker fiyatına makul bir zam yapıyoruz: % 60 !Kaynak:19.9.148 tarihli ULUS Gazetesi.
Menderes’e devredilen dış borç 916, 27 Mayıs’ta dış borç 1 038 milyon dolar idi. Artış 122 milyon dolar. Kaynak: DPT Yayını (No 772) Kalkınan Türkiye 1923 – 1968, sayfa 14.
Menderes yatırımlarından birkaç örnek:
13 Şeker Fabrikası.
19 Çimento Fabrikası.
Elektrik üretimini 790 milyon kwst’ten 2 milyar 800 milyon kwst’eyükselten HES’li barajlar ve termik santraller. Enterkonnekte sistemin ilk aşamaları.
40 km kışın da geçit veren karayolu.
8 büyük liman.
3 hava limanı (Uluslararası trafiğe uygun: Yeşilköy, Esenboğa, Adana)
Kardemir’in % 200 oranında tevsii
ERDEMİR yatırımının ABD’den yabancı ortağı, lisansörü ve dış kredisi.300 milyon dolarlık yatırımı gerçekleştirecek şirket 11 Mayıs 1960 günü kurulmuştu.
Menderes 10 yılda 8 milyar dolar yatırımı fiilen gerçekleştirmişti 27 Mayıs’ta devam eden yatırımların toplamı ise 2.8 milyar dolar idi. Kaynak: DPT Birinci Beş Yıllık Plan, sf. 16.
1955 yılında kamuoyundaki infialin (arz talep dengesizliği ve enflasyon nedeniyle) tek bir nedeni vardı: Köylere yol ulaşmış, köy bakkalları oluşmuş, daha önce ulusal üretimden pay almayan kendi ürettiği ile yetinen köylü artık şeker yer, yavaş yavaş çimento da tüketir olmuştu. Öyle ki 1955 yılında yedi yeni şeker fabrikası tam gaz üretimde iken şeker tüketimi sınırlanmıştı: ayda 250 gram/kişi.
Gelelim 6 Eylül gecesi İstanbul’da yaşanan 4 saatin (20:00 – 24:00 arası) olaylarıma.
Eğer Sayın Genç bir kargo adresi lütfederse kendisine sahibi ve yazarı olduğum Kemalist demokrat TÜRKİYE Dergisinin son sayısını (2018/V) göndereyim, o olaylar ve o Eylül ayı hakkında doğru bilgi sahibi olsun, böyle gerçekdışı şeyler yazmasın. Yakışmıyor.
SONSÖZ: Menderes karşıtı yazılar AKP’nin işine yarıyor, Merkez Sağ seçmenini bu partiye sımsıkı yapıştırıyor, Necip Fazıl’ın Menderes’e bir mektubunda ellerinden öptüğü gibi.
KAYAKÇA:
Demirer, Mehmet Arif. Demokrat Parti’nin Yatırımları, DP Yaşında Serisi No 2 2006
Demirer, Mehmet Arif. Demokrat Parti ve Tarım, DP Yaşında Serisi No6, 2006
İDAM CEZASI MI, AĞIRLAŞTIRILMIŞ MÜEBBET HAPİS Mİ?
ANAYURT Gazetesi
Mehmet Arif Demirer
22 Ekim 2018
Daha insani?
Hatırlatma: TBMM'de DSP (Ecevit) – MHP Bahçeli) – ANAP (M. Yılmaz) Hükümeti (57. Hükümet) döneminde 3 Ağustos 2002'de “Savaş ve çok yakın savaş tehdidi hâllerinde işlenmiş suçlar hariç” idam cezası kaldırılmıştı.
Türkiye; 57. Hükümet döneminde (Mayıs 1999 – Kasım 202) Merkez Sağ’ın yok olduğu 2002 Erken seçimleri (Bahçelinin isteği üzerine) dahil her türlü olumsuzları, 2001 Krizi gibi, yaşamıştı.
Eylül ayında 1957 lise mezunu arkadaşlarımla (1957’de 17 – 18 yaşlarında idik) bir akşam yemeğinde bir araya geldik; 79 – 80 yaşlarında otuz kadar genç !
Yemekte herkesin (başta benim) anlatacağı, son yıllarda geçirdiği hastalıkların ayrıntıları, birinci konu idi. Kanserden bel fıtığına kadar uzun bir liste.
Herkesin evinde küçük bir ecza deposu olduğu bilgilerini paylaştık.
Şimdi burada durunuz ve bahsettiğim bu otuz kişinin ihtiyaç olduğunda istediği (en iyi) doktora gidebildiğini, kendi evlerinde haftada birkaç gün için dahi olsa yardımcılarının desteği ile aile ortamında yaşamlarını sürdürdükleri bilgisini kaydediniz.
Sıra, cezaevlerinde bulunan, benzer yaşlarda, müebbet ve/veya ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası almış tutuklulara geldi. Onlar da benzer sağlık sorunları ile ama kapalı cezaevi koğuşlarında veya küçük odacıklarda, boğuşuyorlar…
Lafı uzatmadan önerimi açıklıyorum:
T. C. Cezaevlerinde bulunan 70 yaş üstü tüm hükümlülerin (Sağlık sorunu var mı, yok mu diye bakılmaksızın) acilen, Amerikalı Papaz’a gösterilen anlayışa benzer bir şekilde, adli kontrol altında evlerine çıkarılmaları.
Papaz Brunson ev hapsinden de memnun kalmadığı için onu tahliye ediverdi Hukuk Devleti Türkiye Cumhuriyeti. Adam da birkaç saat içinde uçtu Beyaz Saray’a gitti.
Bizim 70 yaş üstü hükümlülerimizin gidecekleri tek mekan er veya geç Vatan Toprağı.
Bu insanları madem ki, insani nedenlerle idam cezasını kaldırdık, yetmişli yaşlarında her türlü sağlık sorunları ile boğuşurken her gün manen öldürmeye aynı insani nedenlerle hakkımız olmamalı.
Önümüzdeki hafta üç doktor (nörolog, fizik tedavi uzmanı ve ortopedi uzmanı) randevum var.
ARA GÜLER’in ARDINDAN
2019 Yılında tek bir kitap yayımlayacağım: Türkiye’nin 1836 – 2010 yıllarında saptanmış görüntülerinden oluşan büyük boy bir albüm.
Yararlanacağım albümler:
1835 yılında yayımlanan İngiliz Lewis’Constantinople başlıklı kitabından İstanbul gravürleri.
1916 yılında Münih’te yayımlanan dieTürkei kitabındaki İstanbul’dan Yemen’e uzanan Osmanlı İmparatorluğu’nun 215 adet fotoğrafı.
1936 yılında Matbuat Umum Müdürü Vedat Nedim Tör’ün Münih’te yayımlattığı Türkiye Fotoğrafları prestij albümündeki OthmarPferschy fotoğrafları,
1980 yılında yayımlanan Sami Güner’in Turkeyalbümündeki fotoğraflar ile
Ara Güler’in Yüzlerinde Yeryüzü başlıklı kitabındaki fotoğraflardan seçeceğim 175 yıllık bir tarih albümü.
Bu kitaplar arasında en etkilisi Ara Güler’in büyük albümü.
Ara’yı dün Ermeni mezarlığında defnettik. Toprağı bol olsun.
Düne kadar Ermeni olduğunu bile bilmiyordum. Başta Erivan’dakiler olmak üzere dünyadaki tüm Ermenilere ders olsun, Türk milletinin Ermeni Ara Güler’e nasıl sahip çıktığı.
Belki bir ders alırlar, Türklerden bir insanlık dersi…
16 yılda bir rafineri. Kapasitesi de muhteşem: Yılda 10 milyon ton ham petrol işleyecek.
Bu yatırımın büyüklüğünü nasıl ölçeceğiz? Hangi yatırım ile kıyaslayalım?
Bir örnek: 27 Mayıs Darbesinin yaşandığı 1960 yılı.6 Ocak günü Menderes tamamı, ABD ağırlıklı yabancı sermaye yatırımı ATAŞ rafinerisinin temeli atıyor. Aynı yıl 23 Nisan günü Amerikan Caltex’in% 50 sermaye ile katıldığı İPRAŞ rafinerisinin de temel atma töreninde de Menderes koyuyor harcı. 1960 yılında petrol ürünü ithalimiz 1 milyon tonun üstünde idi. Var olan tek rafinerimiz Batman I ise yılda 330 bin ton kapasite ile çalışıyordu.
ATAŞ’ın kapasitesi 3.2, İPRAŞ’ın (bugün adı TÜPRAŞ) kuruluş kapasitesi 1 milyon tondu.
Bu durumda 2018 yılında 10 milyon ton kapasite her ne kadar ATAŞ’tan da İPRAŞ’tan da daha büyük ise de 1960 ile 2018 arasında da nerdeyse 60 yıl fark var !
Sözü Menderes’ten açmış iken bir arkadaşım uyardı. Nihat Genç adında bir odatv sayın yazarı Menderes’i yine idam etmiş, bir yazısında:
“Adnan Menderes hükümetine 280 milyon lira ve 200 ton altın bırakılır. Menderes iktidarının ilk dönemi 1950-54 bu parayla sefasını yaşar, 1954'de para biter. Kamuoyundaki infiali perdelemek için Atatürk'ün evi yakıldı diye yalan haber yapılır ve tarihimizin en utanç verici sahneleri Beyoğlu baskınlarında yaşanır…”
14 Mayıs 1950’de döviz rezervi SIFIR, altın rezervi ise 127 ton idi. Bunun 4 156 kilosu rehin edilmiş olduğundan devredilen rezerv 122 ton 844 kilo idi. Kaynak: Merkez Bankası.
Devredilip, al da bol bol harca denen bir TL stoku da yoktu. O kadar ki, Hazine Genel Sait Naci Ergin % 13 bütçe açığını kapatmak için Marshall Yardımları fonundan 50 milyon dolar avans talep etmişti. Kaynak: Meclis’te bütçe görüşmeleri.
18 Eylül 1948 günü Başbakan Maliyeci Hasan Saka Anadolu Ajansı aracılığı ile bir açıklama yapmıştı: Paramız yok, şeker fabrikası kuramıyoruz. (O tarihte 10 ton altın ile kurulabiliyordu) Dövizimiz yok, şeker ithal edemiyoruz. Bu nedenle tüketimi kısmak için şeker fiyatına makul bir zam yapıyoruz: % 60 !Kaynak:19.9.148 tarihli ULUS Gazetesi.
Menderes’e devredilen dış borç 916, 27 Mayıs’ta dış borç 1 038 milyon dolar idi. Artış 122 milyon dolar. Kaynak: DPT Yayını (No 772) Kalkınan Türkiye 1923 – 1968, sayfa 14.
Menderes yatırımlarından birkaç örnek:
13 Şeker Fabrikası.
19 Çimento Fabrikası.
Elektrik üretimini 790 milyon kwst’ten 2 milyar 800 milyon kwst’eyükselten HES’li barajlar ve termik santraller. Enterkonnekte sistemin ilk aşamaları.
40 km kışın da geçit veren karayolu.
8 büyük liman.
3 hava limanı (Uluslararası trafiğe uygun: Yeşilköy, Esenboğa, Adana)
Kardemir’in % 200 oranında tevsii
ERDEMİR yatırımının ABD’den yabancı ortağı, lisansörü ve dış kredisi.300 milyon dolarlık yatırımı gerçekleştirecek şirket 11 Mayıs 1960 günü kurulmuştu.
Menderes 10 yılda 8 milyar dolar yatırımı fiilen gerçekleştirmişti 27 Mayıs’ta devam eden yatırımların toplamı ise 2.8 milyar dolar idi. Kaynak: DPT Birinci Beş Yıllık Plan, sf. 16.
1955 yılında kamuoyundaki infialin (arz talep dengesizliği ve enflasyon nedeniyle) tek bir nedeni vardı: Köylere yol ulaşmış, köy bakkalları oluşmuş, daha önce ulusal üretimden pay almayan kendi ürettiği ile yetinen köylü artık şeker yer, yavaş yavaş çimento da tüketir olmuştu. Öyle ki 1955 yılında yedi yeni şeker fabrikası tam gaz üretimde iken şeker tüketimi sınırlanmıştı: ayda 250 gram/kişi.
Gelelim 6 Eylül gecesi İstanbul’da yaşanan 4 saatin (20:00 – 24:00 arası) olaylarıma.
Eğer Sayın Genç bir kargo adresi lütfederse kendisine sahibi ve yazarı olduğum Kemalist demokrat TÜRKİYE Dergisinin son sayısını (2018/V) göndereyim, o olaylar ve o Eylül ayı hakkında doğru bilgi sahibi olsun, böyle gerçekdışı şeyler yazmasın. Yakışmıyor.
SONSÖZ: Menderes karşıtı yazılar AKP’nin işine yarıyor, Merkez Sağ seçmenini bu partiye sımsıkı yapıştırıyor, Necip Fazıl’ın Menderes’e bir mektubunda ellerinden öptüğü gibi.
KAYAKÇA:
Demirer, Mehmet Arif. Demokrat Parti’nin Yatırımları, DP Yaşında Serisi No 2 2006
Demirer, Mehmet Arif. Demokrat Parti ve Tarım, DP Yaşında Serisi No6, 2006
İDAM CEZASI MI, AĞIRLAŞTIRILMIŞ MÜEBBET HAPİS Mİ?
ANAYURT Gazetesi
Mehmet Arif Demirer
22 Ekim 2018
Daha insani?
Hatırlatma: TBMM'de DSP (Ecevit) – MHP Bahçeli) – ANAP (M. Yılmaz) Hükümeti (57. Hükümet) döneminde 3 Ağustos 2002'de “Savaş ve çok yakın savaş tehdidi hâllerinde işlenmiş suçlar hariç” idam cezası kaldırılmıştı.
Türkiye; 57. Hükümet döneminde (Mayıs 1999 – Kasım 202) Merkez Sağ’ın yok olduğu 2002 Erken seçimleri (Bahçelinin isteği üzerine) dahil her türlü olumsuzları, 2001 Krizi gibi, yaşamıştı.
Eylül ayında 1957 lise mezunu arkadaşlarımla (1957’de 17 – 18 yaşlarında idik) bir akşam yemeğinde bir araya geldik; 79 – 80 yaşlarında otuz kadar genç !
Yemekte herkesin (başta benim) anlatacağı, son yıllarda geçirdiği hastalıkların ayrıntıları, birinci konu idi. Kanserden bel fıtığına kadar uzun bir liste.
Herkesin evinde küçük bir ecza deposu olduğu bilgilerini paylaştık.
Şimdi burada durunuz ve bahsettiğim bu otuz kişinin ihtiyaç olduğunda istediği (en iyi) doktora gidebildiğini, kendi evlerinde haftada birkaç gün için dahi olsa yardımcılarının desteği ile aile ortamında yaşamlarını sürdürdükleri bilgisini kaydediniz.
Sıra, cezaevlerinde bulunan, benzer yaşlarda, müebbet ve/veya ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası almış tutuklulara geldi. Onlar da benzer sağlık sorunları ile ama kapalı cezaevi koğuşlarında veya küçük odacıklarda, boğuşuyorlar…
Lafı uzatmadan önerimi açıklıyorum:
T. C. Cezaevlerinde bulunan 70 yaş üstü tüm hükümlülerin (Sağlık sorunu var mı, yok mu diye bakılmaksızın) acilen, Amerikalı Papaz’a gösterilen anlayışa benzer bir şekilde, adli kontrol altında evlerine çıkarılmaları.
Papaz Brunson ev hapsinden de memnun kalmadığı için onu tahliye ediverdi Hukuk Devleti Türkiye Cumhuriyeti. Adam da birkaç saat içinde uçtu Beyaz Saray’a gitti.
Bizim 70 yaş üstü hükümlülerimizin gidecekleri tek mekan er veya geç Vatan Toprağı.
Bu insanları madem ki, insani nedenlerle idam cezasını kaldırdık, yetmişli yaşlarında her türlü sağlık sorunları ile boğuşurken her gün manen öldürmeye aynı insani nedenlerle hakkımız olmamalı.
Önümüzdeki hafta üç doktor (nörolog, fizik tedavi uzmanı ve ortopedi uzmanı) randevum var.
ARA GÜLER’in ARDINDAN
2019 Yılında tek bir kitap yayımlayacağım: Türkiye’nin 1836 – 2010 yıllarında saptanmış görüntülerinden oluşan büyük boy bir albüm.
Yararlanacağım albümler:
1835 yılında yayımlanan İngiliz Lewis’Constantinople başlıklı kitabından İstanbul gravürleri.
1916 yılında Münih’te yayımlanan dieTürkei kitabındaki İstanbul’dan Yemen’e uzanan Osmanlı İmparatorluğu’nun 215 adet fotoğrafı.
1936 yılında Matbuat Umum Müdürü Vedat Nedim Tör’ün Münih’te yayımlattığı Türkiye Fotoğrafları prestij albümündeki OthmarPferschy fotoğrafları,
1980 yılında yayımlanan Sami Güner’in Turkeyalbümündeki fotoğraflar ile
Ara Güler’in Yüzlerinde Yeryüzü başlıklı kitabındaki fotoğraflardan seçeceğim 175 yıllık bir tarih albümü.
Bu kitaplar arasında en etkilisi Ara Güler’in büyük albümü.
Ara’yı dün Ermeni mezarlığında defnettik. Toprağı bol olsun.
Düne kadar Ermeni olduğunu bile bilmiyordum. Başta Erivan’dakiler olmak üzere dünyadaki tüm Ermenilere ders olsun, Türk milletinin Ermeni Ara Güler’e nasıl sahip çıktığı.
Belki bir ders alırlar, Türklerden bir insanlık dersi…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder