TÜRK ÇİFTÇİSİ BORÇLU DOĞAR, BORÇLU YAŞAR VE BORÇLU ÖLÜR
Mehmet Arif Demirer
[ANAYURT Gazetesi,
10 Temmuz 2018]
1988 Yılında bir son bahar günü Türkiye Ziraat Odaları Genel Başkanı rahmetli Osman Özbek ile Türkiye’de temsil ettiğim, Türkiye Zirai Donatım Kurumu ile 1975 yılında imzalanan 20 yıl süreli Lisans Antlaşması kapsamında traktör üretmekte bulunan Steyr Daimler Puch şirketinin davetlisi olarak, Raiffeisen Kooperatif ve Banka sistemini incelemek üzere Avusturya’ya gitmiştik.
Steyr traktör fabrikasına yakın bir Raiffeisenkooperatifi yerleşkesinde (yaklaşık 2 futbol sahası büyüklüğünde) gördüklerimiz ve öğrendiklerimiz:
Çiftçi ürettiği tarımsal ürünü kooperatif yerleşkesine getiriyor, kontrolü kantarda yapıldıktan sonra siloya boşaltıldığı an bedeli Raiffeisenbank’taki hesabına alacak kaydediliyor.
Yerleşkede şu değişik mal ve hizmetleri, hesabına borç yazılmak kaydıyla, beş kuruş ödemeyapmadan satın alabiliyor:
Her türlü yiyecek – içecek;
İş giysileri ve ayakkabıları;
Yeni veya 2. El Traktör, yedek parçaları ve periyodik bakımlar vd.;
Akaryakıt ve madeni yağlar;
Tohum, gübre, tarım ilaçları, beslediği hayvanları için çeşitli yemler;
KISACA, TÜM İHTİYAÇLARINI
BEŞ KURUŞ ÖDEMEDEN!
Banka ile yılda en az bir kez hesaplaşan çiftçi, borçlu kaldı ise kendisine uygun faiz ve taksitli kredi öneriliyor.
Osman Beyin bu tablo karşısında, ağlamaklı, “Bütün bunlar benim çiftçime neden sunulmuyor?” dediğini çok iyi hatırlıyorum.
Oysa 1951 yılında yeni bir programla 11 şeker fabrikası yatırımına başlayan Şeker Şirketi (Türkiye Şeker Fabrikaları A.Ş.);
1951 yılında Pancar Ekicileri Kooperatiflerinin kurulmasını sağlamış (daha sonra yerel Kooperatifler, Birliklerini – PANKOBİRLİK – kurmuşlar),
1953 yılında Eskişehir’de Pancar Kooperatifleri Bankası A. Ş.’yi kurmuş ve sermayesine katılmıştır.
Daha sonra Ankara’ya nakledilen ve ŞEKERBANK adını alan bu banka, Raiffeisen Sisteminin banka unsurunu oluşturmak hedefini taşıyormuş; PANKOBİRLİK de sistemin kooperatif unsuru olarak planlanmış. PANKOBİRLİK o yıllarda ŞEKERBANK’ın hissedarı.
Daha sonra, tipik Türk işi, bütün unsurlar hazır iken helva bir türlü yapılamamış çünkü ŞEKERBANK sistemden kopmuş, İstanbul’a taşınmış ve tarımı unutmuş. Böylelikle Raiffeisen sisteminin temel unsuru olan finans desteği ortadan kalkmış.
Bugünlerde, 3 ve 4 Nisan 2001 günleri TBMM’deki Şeker Kanunu görüşmelerini okuyorum. Milletvekillerinin Bakan’a en çok yönelttikleri ve Bakan ve diğer yetkililer tarafından somut bir şekilde cevaplanamayan soru, pancar ekicilerinin aylar önce teslim ettikleri pancarların bedellerini ne zaman tahsil edecekleri hakkında.
Sonuçta yazının başlığına ve Osman Beyin söylediklerine geliyoruz. Kendi ücretini/maaşını hiç aksattırmadan alan politikacı – bürokrat ikilisi nedense çiftçi alacakları konusunda son derece gevşek olabiliyor. Kendilerine şu soruyu sormak gerek:
Hangi hakla böyle davranıyorsunuz?
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yeni sistemde ülke tarımını kime teslim edeceğini çok merak ediyorum. Tarımdan sorumlu yeni bakanı yakinen takip edeceğim. Umarım her şeyden önce Menderes gibi tarımı seven birisi olur, Özal gibi tarıma uzak duran ya da Ecevit gibi tarımı anlamayan birisi olmaz.
NOT: Bu yazı gazeteye gönderildikten sonra açıklanan yeni Tarım ve Orman Bakanı sizce kime daha çok benziyor?
Menderes ?
Özal ?
Ecevit ?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder