6-7 EYLÜL 1955 İSTANBUL OLAYLARI VE DÜŞÜNÜR MEHMET ARİF
DEMİRER’İN BİR KANAAT ÖNDERİ OLARAK DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ...
Atatürkçü Düşünür Kemalist Yazar
Sayın Mehmet Arif Demirer, 28 Kasım 2018 Çarşamba günü,
Ankara’da bir gurup yurttaşlarla bir araya gelerek, “6-7 Eylül 1955 İstanbul
Olayları” konulu bir konferans verdi. İlerlemiş yaşına, sağlığı nedeniyle
yürüme zorluğu çekmesine rağmen, konuşması çok akıcı, heyecan verici ve
öğretici idi. O konuştukça katılımcılar, “tamamı belgelerle açıklanan ve
ömürlerinde ilk defa duydukları tarihi gerçekler karşısında” şaşkınlıklarını
gizleyemediler.
GENEL OLARAK OLAYLA İLE İLGİLİ YORUMLARI ŞÖYLE ÖZETLEMEK
MÜMKÜN:
5 Eylül 1955 gecesi Selanik’teki Atatürk Müzesi yakınında
bomba patlatılmış; Ertesi gün, Yazı İşleri Müdürü Gülşin Sipahioğlu olan
İstanbul Ekspres gazetesinin 16.00'da ikinci baskısı yayınlatılarak ve iri
puntolarla "ATAMIZIN EVİ BOMBA İLE HASARA UĞRADI" haberini yaymıştır.
Bu haber halk üzerinde şok etkisi yapmış ve vahim olayların körüklenmesine
neden olmuştur. Kısa sürede patlak veren olaylar esnasında, başta Rum kökenli
yurttaşlarımızın olmak üzere azınlıkların ev ve işyerlerine saldırılar
düzenlenmiş, üstelik bu saldırılar, ayni günlerde İstanbul pek çok uluslararası
kongreye ev sahipliği yaptığı bir için İstanbul’da bulunan çok sayıda yerli ve
yabancı gazetecilerin gözleri önünde olmuştur.
Sayın Mehmet Arif Demirer’in belgelere dayalı olarak
açıkladığı gibi; “kalkışmayı düzenleyen menfur çevrelerce” ülkemizde
azınlıklara kıyım yapıldığı imajı verilmek istenmiştir. Dahası bu, insanlık,
hukuk ve ahlâk dışı çirkin olayların gerisinde hükümetin ve hükümetin
yönlendirdiği (o dönemde adı MAH olan) istihbarat kuruluşunun olduğu söylemi,
çok art niyetli ve kasıtlı bir provakasyon biçimde yaygınlaştırılmıştır.
Her daim dikkatle araştıran, araştırmalarının sonucunu
gazete, dergi ve kitaplara aktarıp kamuoyu ile özenle ve önemle paylaşan,
böylece “aydın” olma yükümlüğünü tam bir onur, bilimsel, disiplin, dürüstlük ve
sorumlulukla yerine getirerek, çevresini aydınlatan, Araştırmacı-Yazar Mehmet
Arif Demirer’in tespitleri ve açıklamaları kısaca şöyle olmuştur:
-6 Eylül gecesi, bir hafta önce (o tarihte İstanbul’da
toplanan uluslararası kongreler, yoğun görüşme trafiği ve saygınlık ağırlıklı
etkinlikler nedeniyle) Valiliğin yazılı emri ile alarma geçirilen, Birinci Ordu
Komutanlığından saat 20.00’de İstanbul’un belirlenmiş adreslerinde
konuşlandırılmış olmaları istenen on dokuz tabur asker dört saat gecikme ile
24.00’de gelmiş ve hükümetin ilan ettiği sıkıyönetimle durumu kontrol altına
alamamıştır.
- Öncelikle olayı doğru olarak ortaya koyabilmek için 6-7
Eylül olayları tarzında “iki gün sürmüş gibi” ifade edilmesi abartıdır, yalan
ve iftiradır. Çünkü olay sadece 6 Eylül 1955 günü gerçekleşmiştir. 7 Eylül günü
kayda değer hiç bir olay yaşanmamıştır.
- Sonrasında da olaylar, art niyetli oldukları zaman içinde
kanıtlanan bir takım kasıtlı çevrelerce sürekli abartılmıştır. Örneğini, bir gazeteci Mümtaz Türköne, (Zaman gazetesinde) bu
olayların “iki gün, iki gece” sürdüğünü yazabilmiştir.
Ayrıca; Olayların yaşandığı tarihte, Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısı olan ve aynı dönemde oğlu (Dr. Orhan Köprülü) Demokrat
Parti İstanbul İl Başkanı olarak görev yapan, üstelik Demokrat Parti’nin dört
kurucusundan biri olan Ord. Prof. Fuat Köprülü’nün açıklamaları ile olaya Yassı
Ada davaları arasına taşınmıştır.
Adı geçen Fuat Köprülü 27 Mayıs 1960 darbesinden 9 gün
sonra: “Hadiseler, Fatin Rüştü ilhamı ile Menderes ve Gedik tarafından
tertiplenmiştir” biçimi yalan, yanlış ve iftira niteliği taşıyan talihsizya da
art niyetli ve kasıtlı açıklamasını yapabilmiştir.
-Özellikle bu yalan-yanlış ve maksatlı beyanlar esas
alınarak, Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu ile Başvekil Adnan Menderesaltışar
yıl Ağır Hapis cezasına çarptırılmışlardır.
Gerçek durum bu iken, 6 Eylül 1955 olayının geresindeki amaç
nedir sorusunun yanıtlanması gerekir.
Sovyet (SSC) öncesi Rusya’da hükümetin emriyle güvenlik
güçlerinin Yahudi azınlıklara karşı giriştikleri acımasız kitlesel katliamların
açıklanması/tanımlanması için kullanılan ve uluslararasısöylemlere geçen
“Progrom” olarak isimlendirilen girişimlerin benzerinin Türkiye’de Rumlara
karşı yapıldığı yönünde dünya kamuoyunda Türkiye’yi suçlamaya yönelik bir eylem
olduğu anlaşılmaktadır.
Hiçbir hükümet kendi ülkesini, dünya kamuoyu önünde suçlu
duruma düşürmeyeceği için, bu olayın Türkiye Cumhuriyeti hükümetinin yönetimve
kontrolü altında faaliyet gösteren birkurum tarafından gerçekleştirmiş olması
mümkün değildir. Tamimiyle dış kaynaklı bir provokasyondur.
Atina radyosunun 10 Eylül 1955 günü; “İstanbul ve İzmir'deki
olaylar; İngiliz diplomasi plânlarının ani biçimde patlak vermesinin ürünü
değildir; bizzat İngiliz diplomasisinin planladığı ve başarmaya çalıştığı bir
provokasyondur” içeriğinde yorum yapmış olması, minareyi çalanın kılıf arama
arayışında olduğunu anımsatmaktadır.
Konferans sonunda; Anlattıklarının tamamını içeren kitapları
kendisini dinlemeye gelenlere ücretsiz olarak dağıttı Sayın Mehmet Arif
DEMİRER.. Bugüne kadar yazdığı onlarca kitaptan mevcutları bile dağıtmayı
arzuluyordu aslında..
Sonunda; “Atatürk’ü sevmeyenlerden siyah leke ve biz.”, “Amerikalı
arkadaşı Atatürk’ün Devrimlerini Anlatıyor.”, “Atatürk’ü vatan Toprağına
Kavuşturmuştuk“ adlı 3 kitabı ile Kemalist Demokrat Türkiye dergisini, salonda
hazır olan izleyici ve dinleyicilerine, günün anısına “hediye olarak” verdi.
Bunların içinde biri vardı ki; Bizzat kendisinin de genç bir
İzci olarak katıldığı ve görevli sıfatıyla hazır bulunduğu “10 Kasım 1953 günü
Atatürk’ü Vatan Toprağına Kavuşturmuştuk” adlı kitabını tanıtırken heyecandan
elleri titriyor, “o tarihi günde yaşadığı anılar canlanıyor ve unutulmaz
hatıralarını adeta yeniden yaşıyor gibi” heyecanlanıyor ve bu anıları tekrar
yaşamanın sevinci, gurur ve mutluluğu ile kitabı bir o yana bir bu yana
çeviriyordu.
Gördüğüm kadarıyla, Programın yöneticisi bile bu heyecandan
etkilendi.